Güneş kayaların arasında silinmeye başlamıştı.
-SON-
"Ya Rabbi! Kader nasıl da etrafımıza ağlarını örmüş. Kımıldayacak halimiz yok. Dosttan ziyade düşman çehreleri görürüz. Memleketimizden kaçıncı defadır bir mücrim gibi kaçarız. Bütün bunların canım için olmadığını senden iyi bilen yok..."
"İşte yaşıyoruz ya, canlı cenaze gibi yaşıyoruz, Buna yaşamak denirse..."
Putperest Moğol hakanlarının yapamadığını Müslüman Selçuk Sultanı yapmış, Harzem Devletini yıkmıştı.
Çaresiz kalan Celaleddin kaçıyor, ama nereye gitse kurtulamıyordu.
Tablo yürek sızlatıcıydı...
Hayır, gerçeği olduğu gibi görmemiz lâzım.
Affetmekle hataya düştük. Elimize geçmişken kellesini almamız gerekirmiş.
Yıllarca koynunda bir yılan besledin de farkında olmadın.
İnsanlar fani. davalar bakidir. Fani bir vücut için değil, baki bir dava için uğraşırım.
Hasan Sabbah hakkında ne biliyorsun?
Senin bildiklerinden pek fazla birşey bildiğim yok.
Yüz sene önce Alamut kalesinde geberdi. Ama geberene kadar şer üzre kaldı. Müslümanların içine nifak tohumları serpti.
"Bre," dedi. "Kaç kere söyledim bu altın tasla bana hiçbir şey getirmeyiniz diye. Allah müsrifleri sevmez. Askerimiz altın taslar içinde şurup içebiliyor mu ki, biz içelim?"
İçinde sönmek bilmez bir meşale yanıyordu.
Etrafımızı dost yüzlü düşmanlar çevirmiş.