Öncelikle kitabın adı ile içeriğinin uyuşmadığını düşünüyorum. 360 sayfalık bir kitapta Nurbanu ile ilgili kısımlar 30 sayfayı belki zor bulur, o da çok kayda değer değil.
Genellikle Şehzade Bayezid ile Şehzade Selim arasındaki taht mücadelesini işliyor. İçerisinde Bayezid ve Selim'e ait gerçek mektuplar yer alıyor. Bu mektuplar kısa olsa da günümüz Türkçesine çevrilmediği için kitabın akışını bozuyor çünkü anlamakta zorlanıyorsunuz.
Tarihi gerçeklik ile harmanlanmış kurgusu ise fena değildi.
Homeros “asya” kelimesi ile Batı
Anadolu’yu simgelemiştir. Sonraları “küçük asya”, Anadolu için kullanılmıştır. Bizanslılar çağında ise, doğu anlamındaki “anatoli” sözcüğü, “küçük asya” deyiminin yanı sıra, Anadolu’yu anlatmak için kullanılır oldu; zaten Anadolu adı bu sözcüğün Türk
ağzına uydurulmuş biçimidir. “Asia” adı artık yalnız tüm kıtayı belirtmek için kullanılmaktadır.
Kitabı Nurbanunun hayatını merak ettiğim için okumaya başladım ama Şehzade Selim ve Bayezidın taht kavgasını okudum diyebilirim Nurbanu o kadar yüzüstü anlatılmışki bu durum beni hayal kırıklığına uğrattı çünkü bildiğim olayları tekrar okumak yerine kadınların saltanatını daha derin okuyabileceğim bir kitabı tercih ederdim
Sadece Nurbanu ve II. Selim ilişkisini anlatmakla kalmayıp, bugün yaşadığımız bazı toplumsal sorunların kökeninin o tarihlere dayandığını gösteren sürükleyici, keyifli bir tarihi roman.