Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
bu ağaçlar kamburunda kaç aşığın kalanın ve gidenin hatırasını taşır yüreği kor olana ayın sâyesi olur mu su gibi teselli savrulmakta umutlarım bir köksüz nilüfer misali bulamadım içimde kalanı içime döken bu ırmağın çaresini ne büyük yanılgı, kendini bir parça başkasını bütünün sanma hali sustu sinemde uğuldayan, aciz rüzgarın sesi ve karardı
Bıraktığın yerde değilim Sürgün yerinde bir firari Zaman aktıkça dönüm duruyorum İçimde fırtınalar koparken Ben seyrediyorum
Reklam
sana geldim, son'a.. sende yeryüzüdür gölde vuran ey suların sonsuzluğu bakışlarım demir atsın gözlerinin limanına fırtınalar yorgunu yüreğim sana bütün sabahlarım sesinde ağarsın keder tırmanmasın yüzüme bir daha sarmaşık gibi öpüşlerin damlasın çöl dudaklarıma biliyorum yüreğin durgun sudur dindiğim, korku kıyılarımı sildiğim sana geldim sustum ve yumdum iki damla ateş düşürdüğün gözlerimi al uslandır korsan bedenimi gece kanat çırpsın parmaklarımda birbirimizden kaçıracak yerimiz kalmasın birleşsin yağmur soylu ellerimiz bırak, öpüşlerim ağzını kapatsın uzun uzadıya susarak kalalım birbirimizde sabaha söyleyecek söz bırakmayalım köpekler gibi havlayan acılarımız sussun sevda çözmesin kendini bizden sularca gülüşelim yüreğin alıkoysun gitmelerimi sana geldim 'sona'.. Seyduna Türküleri - Sen Hiç mi Bahar Görmedin
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Oruç Reis esir edilmişti. Bir süre zindanda kaldıktan sonra çıkartılarak bir gemide küreğe çakıldı. Papazlar ve Şövalyeler, İtalyanca, Rumca ve İspanyolca bilen ve sözü sohbeti yerinde plan Oruç Reis ile konuşmaktan zevk alırlardı. Şövalyeler ona karşı hürmet duyuyorlardı. Sohbet sırasında ona: -Ey Osmanlı! Sen güzel sözlü bir kişisin. Bizim
Soru silsilesinin davası ağır Hakimi sen Hakemim senli cümlelerin itirazında Meşguliyetlerimi esir aldığın için davacıyım Gittiğin için unuttuğumu zannetmek ne kadar sığ Kalp ritmi bozuk plaktan çalan müzik kahır dolu Keder gönül dağlarını ayaza çalmış Bahçelerimdeki dilekler ağaçlardan habersiz Sürgün yemiş bakışlar Acziyetten eser yok Tastamam hissiyatlar asırlara yayılma telaşında Eller bomboş lakin gönül merhamet dağlarında Yapayalnız kişiliğim mertebesini tamamlamakta Sufi tekliğini önemsemez oldu ruhum Bekledigim hazır olduğunda gelecekti kollarıma Merhamet dağları kar hazırlığında Fırtınalar oluşmadan ,sarplar müşküllere sebep aramadan Hazırlığın tastamam olduğunda Davete icabet eden bakışlarla Tebessümünü koy  da ömrüne yaya yaya gel! 4/1/2024 Pınar PEKĞÖZ
Reklam
Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ızdırâb çeken kardeşim! Bu dünya eğer dâimî olsaydı ve yolumuzda ölüm olmasaydı ve firâk ve zevâlin rüzgârları esmeseydi ve musîbetli, fırtınalı istikbâlde manevî kış mevsimleri olmasaydı, ben de seninle beraber senin hâline acıyacaktım. Fakat mâdem dünya birgün bize "Haydi, dışarı!" diyecek, feryâdımızdan kulağını kapayacak; o bizi dışarı kovmadan, biz bu hastalıklar îkazâtıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz.
525 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.