Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
köpüğün içinde kaybolan küp şekerler gibi yok olmak istediğimi biliyorum. bir kaşık hareketiyle, içine düştükleri kaynar sıvıya karıştıkları gibi parçalanmak ve zamana karışmak istediğimi de biliyorum...
Sayfa 348Kitabı okudu
Kadının, erkeğe olan ilgisini yere mendil atarak gösterdiği bir coğrafyada, esnaflar bir kadının sürekli kendi dükkanından alışveriş yapmasından farklı anlamlar çıkarabilirdi.
Sayfa 215
Reklam
Modern zamanlarda aşk ise, hemen şimdi edinilen zevk ile sonsuz tutku arasında bir yerlerdedir.
Sayfa 212
"Dayanamıyorsan niye bizimle ortaklığa girişirsin. Uçmak istiyorsun ama başın dönüyor."
Sayfa 190 - Faust, Goethe
"Sinema istese de istemese de toplumu yansıtmak zorundadır."
Sayfa 187 - Kracauer
"evlilikleri, kocasının her akşam karısını döveceği kadar eskimemişti"
Sayfa 113
Reklam
(...) mahremiyetin sınıfsal özelliği Batı'da ve Doğu'da aynıdır, o "yoksullardan çok varlıklıların sorunudur".
Sayfa 99
(...) hiçbir sosyal gerçeklik, belirli bir zamandan ve belirli bir mekandan bağımsız olarak okunamaz.
Sayfa 31 - Chicago Okulu
Sinemanın üzerimizdeki etkisi.
İstanbulluların ilerleyen yıllarda sinemadan aldıkları çeşitlendikçe etki derinleşir. İnsan bedeninin parçalanmış hareketlerini seyrederek onlar gibi yürümeye, onlar gibi sigara tutmaya çalışırken ileride belli sinema “artist”leri gibi konuşmaya, onlar gibi düşünmeye, onlar gibi aşık olmaya başlayacaktır insanlar
Sayfa 163
Nasıl şehir, çeşitli ulaşım araçları, sokakları ve meydanlarıyla tesadüfi karşılaşmalar yaratıp, aynı şehri paylaşan şehirlileri benzer duygulara sahip tedirgin hemşeriler haline getirdiyse, sinema da seyircisini dünyanın başka yerlerine götürüp, bir yandan diğerlerinin kendisinden ne kadar farklı, öte yandan ne kadar aynı olduğunu gösteriyordu. Hatta farklı olanları aynılaştırmak konusunda sinema, benzersiz bir güce sahipti.
Sayfa 147
Reklam
19. Yüyzyıl Avrupa Kentleri vs Osmanlı Kentleri
(...) iki dünyayı karşılaştırma kaygısını, Ziya Paşa, yüzyılın ikinci yarısında bir beyitle özetler: "Diyar-ı küfrü gezdim beldeler, kâşâneler gördüm Dolaştım mülk-i İslamı bütün viraneler gördüm."
Sayfa 106
Kadıköy önceleri yüksek bürokrasinin, 1908'den sonra da İttihat ve Terakki azaları ile askerlerin gözdesi olmuştu.
Sayfa 103
köpüğün içinde kaybolan küp şekerler gibi yok olmak istediğimi biliyorum, bir kaşık hareketiyle içine düştükleri kaynar sıvıya karıştıkları gibi parçalanmak ve zamana karışmak istediğimide biliyorum.
Tuna nehri üzerinde gidip gelen gemilerden ilhamını alan Keçecizade Fuad ile Ahmet Cevdet Bey’in hayali, boğaza yerleşmiş birçok vali, paşa ve gayrimüslim zenginin hissedar olmasıyla gerçekleşecek ve Şirket-i Hayriye sadece bu bürokrat ve zenginleri değil bütün halkı taşıyacaktı. Gerçi şirketlerin faaliyete geçtiği ilk yıllarda Boğaziçi’nde oturan yüksek düzey memurlar için tahsis edilen vükela vapuru, her sabah Kanlıca’dan Andaolu yakasında oturan “devletlü”leri aldıktan sonra Bebek’e geçer, Avrupa yakasında oturan memurları bu iskeleden toplayıp Sirkeci’ye hareket ederdi. Tarihimizin bu ilk memur servis hizmeti, akşamları da Bab-ı Ali’nin halka karışmak istemeyen memurlarını aynı yoldan dönerek bahsi geçen iskelelere bırakıyordu.
Sayfa 49
39 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.