Sen de unutmaki evladım; kilise, bu yoldaşı vermekle, sana gelip geçici bir dünya avuntusunu sağlamış oluyor! Bu avuntu, ne kadar içten, üzüntüsüz, yetkin olursa olsun birbirinizden ayrılmak zamanı geldiğinde gene büyük bir acıyla son bulacaktır! Ancak asla tükenmeyecek olan bir avuntu yolunda birleşeceksiniz. Bunun için, bir gün birbirinizden ayrılmak endişesi ve sonra bir daha ayrılmamak üzere tekrar buluşmak umuduyla yolculuk eden iki yoldaş gibi birbirinizi sevininiz!
Kışkırtıcılar, zorbalar, herhangi bir şekilde başkalarına haksızlık edenler, sadece yaptıkları kötülükten dolayı değil, aynı zamanda zarar görenleri doğru yoldan çıkarttıkları için de suçludurlar.
Oysa kendi öyküsünde dile getirilmesi zor olan duygu ve
sözcükler vardı. Bütün bunların karşılığı, yüzü kızarmadan söyleyemeyeceği, bir tek sözcükte anlatım bulabilirdi: aşk.
Yedigi yemek ve yaptığı iyilik (ruh ve bedenden oluştuğumuz için) onun düşüncelerini avutmuş ve neşelendirmişti. Kuşkusuz son parasını bu yoksul insanlara vermesi, bunun on misliyle bile elde edemeyeceği geleceği için güvenini artırmıştı. O gün sokakta açlıktan ölmek üzere olan zavallılar için Tanrı, bir yabancının, bir kaçağın ve geleceği kuşkulu birinin son parasını saklamasana yardımcı olabildiyse; bu sadakayı yapmak için yararlandığı ve kendisine ilişkin o denli etkin, içtenlikli ve kararlı bir duygu bağışladığı kulunu nasıl yüzüstü bırakabilirdi ki?