Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
-Kader Tanrıçaları zamanı örüyor- Hiç de uzlaşmaz olmayan şeyler, yani raslantı, insan istemi ve alınyazısı iç içe giriyordu böylece. Alınyazısının dikine iplerinin akışı değişemezdi hiçbir zaman, ama bu iplerin arasından geçen insan isteminin mekiği, onları zorluyordu her titreyişte. Ve sonunda raslantı, alınyazısının ve istemin sınırları içinde, örgüye son biçimini veriyordu.
Sayfa 281
Asıl sıkıntı, içindeki ilk kaynaktan, ruhundan geliyordu. Ruhu uykuda, kendi uyanıkken, onu sürükleyen, bir araç olarak kullanan düşüncenin köleliğinden kurtuluyor, bir an için o düşüncelerden kaçmak olanağını buluyordu. Ama düşünce ruhtan ayrı bir varlık olamayacağı için, her ikisini de, istediği tek şeyin boyunduruğu altına almak zorundaydı. Bu amaç uğruna, önüne çıkacak tüm tanrılara, tüm şeytanlara karşı koyacak, hepsine birden kafa tutacaktı. Böylece tutkusu ondan ayrı, bağımsız bir güç haline gelmişti; öyle ki, kendisi bile korkup kaçıyordu ondan. Kamarasından fırlayıp çıkan adam, boşalmış bir kabuk, uyurgezer ruhsuz bir varlık gibiydi. Yaşayan bir ışık yok değildi gözlerinde, ama hiçbir şeyi aydınlatamayan bu ışık, karanlığın ta kendisiydi. Tanrı yardımcın olsun! Düşüncelerin bir başka adam yaratmış senin içinde. Kendini bir Prometheus'a çevirmişsin azgın kafanla! Bir akbaba her gün gelip yiyecek yüreğini senin, kendi yarattığın bir akbaba!
Sayfa 267
Reklam
Yaşamın denizlerinde yüzen koca bir iblis mi? Belki de, kendilerinin de anlayamadıkları nedenler yüzünden, Moby Dick ansızın öyle görünmüştü düşüncesiz kafalarına. Tüm bunları çözebilmek için çok derinlere inmek gerek. İçimizin derinliklerinde bir madenci çalışıyor. Bir oradan bir buradan kazmasının boğuk seslerini duyuyoruz. Ne bilelim nereye götürecek kazdığı kuyu? Kim durdurabilir içimizi kazmalayan o kolu.
Sayfa 251
Yüreğim kurşun gibi ağır olmasa, dayatırdım belki. Ama içim, zembereği boşanmış bir saat gibi; onu kuracak anahtarım da yok. Yaşama benziyor bu gemi. Geminin başı pırıl pırıl sulara dalıyor, keyifli keyifli oynayıp zıplıyor. Arkada kara yürekli, dümen sularının bir kurt gibi uluyan ölü dalgaları üstünde, kamarasına kapanmış, kara kara düşünüyor. Arkadaki bu uzun uzun ulumalar yüreğime işliyor. Susun şamatacı gemiciler, vardiyaya çıkın! Ey yaşam, insan işte böyle anlarda-ruhun ezildiği anlarda- farkına varıyor senin yüzünden ne soysuz, ne aşağılık işlere katlanmak zorunda kaldığını! Ey yaşam, şimdi algılıyorum sende ne korkunç şeyler saklı olduğunu! Ama bu korkunç şeyler benim içimde değil; benim dışımda bunlar! İçimdeki insanca duygularla savaşacağım seninle, ey karanlık, korkulu gelecek! Ey koruyucu melekler, yanımdan ayrılmayın, tutun beni, bırakmayın beni!
Sayfa 230
Benim çarkımın dişleri, onların tüm çarklarına geçip döndürüyor hepsini. Onlar küçük küçük barut yığınları, ben de bir kibrit. Ah, zor olan, kibritin kendini tüketmesi başkalarını tutuşturmak için! Giriştiğim işi kendim istedim, istediğimi de yapacağım! Deli sanıyorlar beni.
Sayfa 228
Vücuduna merhem olabilirdim, ama ona acı veren vücudu değil, kederli ruhuydu ve ruhuna ulaşamazdım.
Reklam
Ne feci bir kimsesizlik ve yalnızlık ortaya çıkıyordu burada! Yoksulluğu büyüktü; ama yalnızlığı ne kadar korkunçtu.
Anlaşılır gibi değil. Yat uyu, en iyisi. Uykudan iyisi yok bu dünyada. Sahi öyle be! Tevekkeli değil bebekler uyumaya başlar doğar doğmaz. Bu da tuhaf. İnsan düşündü mü, her şey tuhaf bu dünyada. Ne var ki, düşünmek benim ilkelerime aykırı. Düşünmeyeceksin.
Sayfa 183
Dünyanın en güzel şeyleri, hiç sözü edilmeyen şeylerdir, en derinlerimizde yatan ölülerin mezar taşları yoktur.
Sayfa 159
Onun bunun dinine bir diyeceğim yoktur benim. Kimseyi öldürmesin, kendi inancında olmayanları kötülemesin de, istediğine inansın. Ama bu inanç gerçekten bir çılgınlık haline gelince, insanı işkenceye sokup, bu dünyamızı içinde oturulmaz bir hana çevirince, böylesi dindarları bir kenara çekip bu iş üstünde konuşmanın tam sırasıdır artık.
Sayfa 136
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.