Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kötülüğü seçen biri gerçekte iyiliğe zorlanan birinden daha mı geçerli Tanrı’nın gözünde?
Yaşam, küfemde taşıyamayacağım kadar ağır bir yük oldu.
Sayfa 130
Reklam
Güven, arkadaşlık gibi sözcüklerin modası geçmişti anlaşılan sayın kardeşlerim.
İyilik kişinin içinden gelir. Kişi iyiliği seçebilmelidir. Kişiye seçme hakkı tanınmazsa, o kişiliğini yitirir.
Belkı de yaşadığım hayat için fazla yaşlanmıştım kardeşlerim
Bazılarımız mücadele etmeli. Büyük özgürlük geleneklerini savunmak gerek. Ben partizan değilim. Rezalet gördüm mü düzeltmeye çalışırım. Parti isimleri hiçbir anlamı yok. Sadece özgürlük geleneği önemli. Sıradan insanların ondan vazgeçecektir. Daha sakin bir hayat uğruna özgürlüğü satacaktir.
Reklam
Büyükçe bir masanın arkasında polis ağası oturuyordu ciddi ciddi. Buz gibi bakışlarını uykulu suratıma çevirdi. —Nasılsınız? Nasılsınız? Nasılsınız? Dedim. Gece yarısı beni yatağımdan kaldırıp getirdiğinize göre önemli bir diyeceğiniz vardır. —O gülücük artığını aptal suratından silmen için sana on saniye veriyorum. Diyeceklerimin kulak ver. —Anlat bakalım? Beni dayaktan geberttiniz, suratıma tükürdünüz, yaptığım yapmadığım sürüyle şeyi anlattırdınız, sonra da cinsi sapıkların, ayyaşların, itin uğursuzun arasına kapattınız. Yetmedi mi? Yoksa yeni bir işkence türü mü deneyeceksiniz üstümde? —Sen kendine yapacaksın o işkenceyi... Dedi polis ağası sert bir sesle. Koca Tanrı'nın izniyle sonunda çıldırırsın vicdan azabından! Daha ağzından bir tek sözcük çıkmadan anlamıştım ne söyleyeceğini. Kedilerin sevgilisi yaşlı kadın kent hastanelerinden birinde öbür dünyaya göç etmişti. Hızlı vurmuş olacağım kafasına. İşte yapacağımı yapmıştım. Gözümün önüne miyavlayan kediler, süt arayan tekirler geldi. Zavallı, yaşlı kadın onların sırtlarını kaşıyamayacak, onları okşayamayacaktı artık. Hırsızlık, kitap yakmak, dövüşmek derken cinayet de işlemiştim böylece. Daha on beş yaşındaydım topu topu.
Sayfa 66
"TUTKU KORKUYU KOVABİLEN TEK GÜÇTÜR"
Sayfa 114
Tüm ağlatıcılığıyla, yürek dağlacılığıyla Dokuzuncu Senfoni çalmaya başladı. Ludwing bir yandan orkestrayı yönetiyor, öte yandan da şarkı söylüyordu: Sen, cennetin kapılarını zorlayan köpekbalığı, Kızların, kadınların kasabı! Yanan yüreklerimizi, kuruyan gözpınarlarımızı Kanayan yaralarımızı dindirmek için Senin ağzını kanatmamız, dudaklarını patlatmamız Gözlerine mil çekmemiz, ciğerini sökmemiz gerekir! Bu garip şarkının yanı sıra çalan müzik Ludiwg'in Dokuzuncu'suydu hiç kuşkusuz. Git ya da beş dakika, yirmi saat ya da on gün ya da yıllar sonra kıçıma batıran ucu iğneli kalın sopayla sıçrayarak uyandığımda bile Dokuzuncu Senfoni'yi dinlediğimi biliyordum.
Sayfa 64
Ayaş sesli tutuklardan biri bağıra çağıra şarkı söylüyordu: Gün gelecek sana döneceğim sevgilim, aşkım, Ama sen çoktan beni bırakmış gitmiş olacaksın... Polislerin, "susun lan, kesin sesinizi" diye bağrıştıklarını duydum birden. Küt pat sesleri, inlemeler offff'lamalar.
Sayfa 60
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.