Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Irak ve halkı, çok farklı güçler tarafından çok defa taciz edilmişti ama bunların hiçbiri Saddam'ın ülkeye ve halkına yaptıklarıyla karşılaştırılamaz. Hiçbir şey onun kötülükleriyle boy ölçüşemez. Biz bu suçların sessiz tanığı olmak zorundaydık. Hayatımda gördüklerim yüzünden travma yaşamış bir çocuk gibi kaldım.
Ben başımı örtmek istemedim ama uzun kollu, dizlerimin epeyce altına inen, uzun etekli kıyafetler giymeye başladım ve babam bu kez öbür uca kaydığımdan korkmaya başladı. İşin özü, Irak'ı yöneten rejimde özgürlükler o kadar kısıtlıydı ki, bir başörtüsü, okuduğunuz bir dua, uzun bir etek, Arapça bir sohbette geçen tek bir Farsça sözcük, bunların hepsi devlete ihanetin kanıtı olarak kabul edilebilirdi.
Reklam
Tüm bu dehşete sebep olan adamın bakışları altında hayatta kalabilmek için annemin bulduğu çare zihnini kapatmaktı ve ben onu örnek aldım. Düşünmek tehlikeliydi, böylece düşünmemeyi ya da bir kanaat oluşturmamayı öğrendim. Kendimi romanlarla uyuşturmayı, zorla uyumayı ve bazı akıl oyunları oynamayı öğrendim. Duygularıma gelince, fazla bagaj gibi depoya kaldırılmışlardı ve sonra onları geri istediğimde bedelini ödemek zorunda kaldım.
Liderlerini sorgulamaktan vazgeçen bir toplum diktatörlük karşısında kırılgandır ve Amo, insanların içine korku salmak ve bunu devam ettirmek için kendi geleneklerimizi kullanırdı. Kültürel terbiye gereğince yasaklanan şeyleri içeren geleneksel ayıp kavramı ile din tarafından yasaklanan şeyleri ifade eden 'haram' kavramına Amo bir şey daha ekledi, yalnızca yasak anlamına gelen 'memnu' kavramını. Devletin yasağı mı? Saddam Hüseyin'in yasağı mı? Yasaların koyduğu bir yasak mı? Kimin koyduğu önemli değildi. Aradaki farkı anlamazdık. Korku içinde yaşıyorduk. Nevruz yumurtalarını boyamak için suya bir damla boya atınca nasıl yayılırsa, korku da toplumumuzda öyle yayılıyordu, belki şöyle bir benzetme daha yerinde olur: Parmağınızdan damlayan tek bir damla kanın bütün tavaya yayılması gibi.
Rüzgârı çok severim ve özellikle hiçbir zaman nefes alacak hava bulamayacağımı düşündüğüm günlerde, birkaç kez yüzüme rüzgâr çarptığında içimde bir şeyin canlandığını hissetmişimdir.
.... İrademle kendimi uyutmayı öğrendim. Uyku kolay bir çareydi ve her zaman, uyandığımda her şeyin farklı olabileceği umudu vardı.
Reklam
.... Bazen gece karanlığında odamın penceresinden gökyüzünü delip geçen bir füze görürdüm. Bizim eve düşmesin diye dua ederdim ama sonra yarım daire şeklinde yoğun bir ışık saçarak başka birinin evine düştüğünde suçluluk duyardım. Yakın bir yere düşmüşse yerin sarsıntısını hissederdim. Tuzla buz olan camların kırılma sesleri kulaklarıma erişmeden ve acı acı bağıran ambulans sirenleri başlamadan önce mutlak sükûnetin hakim olduğu küçük bir zaman dilimi olurdu. ....
.... Başlarda sık sık hava saldırıları oluyordu, o yüzden birçok arkadaşım sirenler duyulduğu an, geceyi anne babalarına sokulup merdiven altında saklanarak geçiriyordu. Annem öyle yaşamamızı istemedi, karartma için elektrikler kesilince perdeleri kapatıp mumları yakar ve parmaklarını oynatarak duvardaki gölgeleriyle kukla gösterileri yapardı. Sonra bizi öper, yataklarımıza yatırırdı. "Hayat devam ediyor" derdi. "Hayatı durduramazsın, savaş için bile olsa."
.... Sahip olduğumuz her şey Allah'a aittir; şükretmeyi bil. Güçsüzlere yardım et; gökyüzünün altında hepimiz biriz. Gerçek aşka inan; ödülünü alırsın.
Hayatımda herhalde tekrar tekrar karşıma çıkan dört tema var: Kadınlar, savaş, aile ve din. İlkin bunları hikâyelerden, kulak kabarttığım konuşmalardan öğrendim, sonra kendi gözlemlerimle iç içe geçtiler.
143 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.