Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
31 Mart'ta Şeyh Sait'in karargâhın kurduğu Hani düştü. 1 Nisan'da Silvan ve Lice geri alındı. 2 Nisan'da Hükümet kuv­vetleriyle asiler arasında ciddi bir savaş patlak verdi. Uçaklar da savaşa katılınca Şeyh Sait'in adamları dağlık bölgeye sığı­ nıp kendilerini orada savunmaya başladılar. Kaçamayanlar teslim oluyorlardı. Panik kendini göstermişti. Bölgede kar ya­ğıyor, yaman bir soğuk hüküm sürüyordu. Asiler gerçi iklime alışıktılar ama, dağlarda.mukavemet göstermek kolay olmu­ yordu.
Şeyh Sait İsyanı ile TCF'nin bağlantısı:
Martın sonunda, Ankara İstiklâl Mahkemesi nihayet TCF'ye doğrudan doğruya el attı. Bu iki şekilde oldu. Vaktiy­le Rauf Bey bir silah kaçakçılığı olayını duymuş, bunu Baş­bakan Fethi Bey'e bildirmişti. Ankara İstiklâl Mahkemesi Ra­uf Bey'den tamamlayıcı bilgi istedi. Bazı tevkifler yaptı. Fa­kat asıl, İstanbul'da, partinin daha tanınmış isimlerini bir ih­bar üzerine sorguya çekti. Bunların başında, TCF'nin İstan­bul merkezi Genel Sekreteri Kara Vasıf Bey vardı. İhbara na­zaran Kara Vasıf Bey şöyle demişti: "- Mustafa Kemal Paşa'yı istiyorsanız. Halk Fırkası'na gidiniz. Halifeyi istiyorsanız bizim fırkamıza geliniz!"
Reklam
Diyarbakır'ın yarısı o gece evinde değil, dışarda yatıyordu. Bir efsane şehirde dolaştırılmıştı: Şeyh Sait asılırken zelzele olacaktı. İdam sahasındaki halkın içinden bir alkış daha kopdu. Bir kadın bağırdı: " - Hani, alçağın kerameti? İpi bile kopmadı.." Diyarbakır'ın üzerine yeni bir gün doğuyordu. Türkiye'nin üzerine yeni bir gün doğuyordu. Gericiliğin başı ezilmişti 1925'te, ama onu hortlatma çabalarının sonu gelmiş miydi ki?
“Muhalif fırkanın programı nifakla doludur.”
Şeyhler arasında;
en büyük hır-gür konuları Türklük ile Kürtlük ve Alevilik ile Sünnilik davalarıydı.
Erzurum, Bitlis, Muş ve Siirt mıntıkalarındaki bütün aşiretler hükümetle birdi.
Reklam
Şeyh sait isyanı hakkında Mustafa Kemal'in sözleri;
- Milletin elinden tutmaya lüzum vardır. İnkılabı, başlayan tamamlayacaktır.
Gazi, kendisinden biraz genç arkadaşlarının hepsine "ço­cuk" demek âdetindeydi. Bu hem bir sevgi, hem de bir şefkat ifadesiydi.
Halkın fakirliğinin cahillikten olması..
Halk yalnız fakir değil, cahildi de.. Şeyhlik müessesesi bütün kudretiyle egemen idi. Cumhuriyetin tek mevcudiyeti­ni köy ve civarındaki jandarmalar teşkil ediyordu. Onların da çoğu yerliydi. Çok kimse, padişahlığın kalktığının dahi far­kında olmaktan uzaktı. Oysa Piran, il merkezine ancak 32 ki­lometre mesafedeydi. Ama 32 kilometre, yeni bir dünyanın başlangıç hududu olmaya yetiyordu.
Doğuda, şeyhler tekkelerinde oturan, müritlerinin getirdikleri hediyelerle geçinen yaşlı başlı kimseler değildi. Şeyhler ata binen, silah ve kılıç kullanmakta usta, vuruşkan, gözüpek derebeylerdi.
340 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.