Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Rasûlullah (s. a) şöyle buyuruyor: "Nefsim kudredinde olan Allah'a yemin olsun ki! Şayet günah işlemeseydiniz bunun daha büyüğü olan ucbun (kendini beğenmenin) başınıza gelmesinden korkarım." Ibnu’l-Esir, Camiu'l Usûl, VIII, 39 [Belki günah işlemeyip kendini beğenmeye düşecektin. Allah böyle seni tedavi etti.]
Eşref Ali er-Tehânevi hakkında Abdülfettah Ebü Gudde şöyle der: “Hicri 1362 yılında vefat eden Hindistan Şeyhi Mevlânâ Hakimu'l-Ümme Eşref Ali et-Tehânevi seksen bir yıllık ömrünün yaklaşık kırk yılında yazdığı eserleri bini aşmıştır. Bu da Allah'ın dilediğine verdiği bir lütfudur.” Ebü'l-Hasan en-Nedvi ise şöyle der: “Eşref Ali et-Tehânevi'nin sahih akidenin yayılması, nefislerin ıslahı, ahlâkın tehzibi, Allah'a davet hususlarında büyük bir payı vardı. Tek başına büyük ilmi çalışmayı yapmıştır. Sekiz yüzü aşan kitap ve risaleler telif ermiş ve hakikaten bunlar da her tarafa yayıldı. Hint İslâm toplumunu muhteşem etkilemiştir.”'* Muhammed Taki Osmani - Eşrefiyye Sohbetleri,syf:26
Reklam
Muhammed Taki Osmâni şöyle dedi: “Hakimu'l-Ümme Eşref Ali et-Tehânevi'nin hulefâsından Şeyh Baba Necim Ahsen'i ziyaret ediyordum. Keşf ve kerâmet sahibi bir zât idi. Yanına bir delikanlı geldi. Tıpkı akranları gibi bu genç de dine eğilimli değildi. 'Tam ayrılmak üzereyken Şeyh Baba ona şöyle dedi: “Oğlum! İnsanlar bu çağda ve zamanda dinin gerekliliklerini yerine getirmenin çok zor olduğunu düşünüyorlar. Yanılıyorlar. Hiç de öyle değil! Yapmanız gereken tek şey gece gündüz hatalarınız için tevbe istiğfar etmektir. Bu kadar! Bu hâdiseden çok etkilendim. Ehlullah dediğimiz kişiler bir şekilde insanları Allah'a yaklaştırıyorlar. Gerçekten de günlük tevbe istiğfarı alışkanlık hâline getiren bir kişinin Hakk'a yakın olma anlamındaki kurbiyeti elde etmemesi imkânsızdır.”
Ölüm Döşeğinde de İlim! Muhammed Taki Osmâni şöyle dedi: “Örnek almamız gereken bir diğer isim de Fetava-yi Azizi isimli 10 ciltlik eserin sahibi olan Müfti Azizürrahman (18921927) Hazretleridir. Ruhunu teslim ettiği anda elinde göğsünün üzerine düşen bir fetva vardı. Beşikten mezara kadar ilim tahsilinde bulunmak işte budur. Böyle bir iştiyak duymadıkça, ilmin değerini ve kıymetini bilemeyiz. Ne yazık ki bugün herkes kendini âlim olarak adlandırıyor. Dilimizden; “Ben âlimim' şeklinde laflar dökülüyor. Âlimlik iddiasında bulunmadan önce şu hâdise üzerine azıcık olsun düşünelim: Tâbiin'in büyük imamlalarından Hasan-ı Basri bir gün yolda yürürken yanından geçen biri; Ey fakih!” dedi. Hasan-ı Basri döndü ve şöyle dedi: “Daha önce hiçbir fakih gördün mü ki bana fakih diyorsun?!” Bu hâdise İslâm'ın altın çağında vuku bulmuştu; ancak bugün bizler kendimizi ulemâdan addediyoruz. Mevlana Eşref Ali erTehânevi, kendisinin ilim talibi olduğunu söylerdi. Babam ve Dr. Abdulhayy Ârifi'nin naklettiğine göre Eşref Ali et-Tehânevi şöyle demiştir: “Dünyadaki bütün aydınlar ve filozoflar bir araya gelip bir meseleye dair itirazda bulunsalar, bu fakir (kendisini kastediyor) Allah'ın izniyle hepsini iki dakikada susturur.” Buna rağmen O, kendisini hiçbir zaman âlim olarak görmeyip her daim ilim talebesi olduğunu dile getirmiştir. Bizler ise bırakın âlim olmayı, ilim talibi bile değiliz.” s.147
44 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.