Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Halifelik kavramı, İslami tarih yazımı ve ilahiyatından türer. Sünni tarihçiler bu unvanı, "Hulefâ-yı Râşidin" (Doğru Yoldaki Halifeler) olarak büyük saygı duydukları Peygamber'in dört halefi Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali'ye verirler. Bundan sonra, halife unvanı 750 ile 1258 yılları arasında Abbasi hükümdarlarına verilmiş; bu eşleşmeyle unvana tarihî bir değer kazandırılmıştır. Onuncu yüzyıldan itibaren, Sünni ilahiyatçılar, bir halifelik teorisi geliştirmeye başladılar. Onlara göre, halifelik makamı irsi değildi; halife, iktidara "sahib-i hall ve akd" (işlerin çözülmesiyle yetkili) olanlardan biriyle ya da daha fazla kişiyle yaptığı sözleşme ya da "biat" ile gelirdi. Sözleşmenin geçerliliği için gerekli koşullar, bir yazardan diğerine değişiklik gösterirdi; fakat bütün yazarların üzerinde hemfikir oldukları koşul, halifenin Peygamber'in kabilesi Kureyş soyundan gelmesi gerekliliğiydi.
Sayfa 150 - Kronik KitapKitabı okudu
İbn'ül Arabî Batı ve Hind felsefesini de tetkik etmiş, bunlardan aldığı bazı malzemelerden de istifade ederek Vahdet-i Vücûd dediğimiz tasavvuf felsefesini kurmuştur.
Reklam
Tarikata bak hele
Zaman zaman Rifâî tekkeleri Bektaşî tekkeleri gibi sazlı ve içkili toplantılara sahne olmuştur. Bu yüzden II. Mahmud yeniçerilerle beraber Rifâî tekkelerini de kapattırmıştır.
Yunan tragedyalarının öyküleyici anlatımı çok daha iyi
Yine bir gün kırda dolaşırken, kalın ve içi boş bir çınar ağacı görür ve onun içinde halvet çıkarmağa niyet eder. Kaybolduğunu zanneden müridleri kendisini orada bulurlar ve zorla çıkarırlar. Menkıbeye göre, oradan çıkınca ağaç da peşi sıra yürümeye başlar. Bunu gören şeyh, ağaca dönerek "Ey çınar, niçin sırrımı açığa vurursun? Zikrullâh ile sana bu kadar safâ ve şeref verdiğimiz yetmez mi? Yerinde dur!" der, bunun üzerine ağaç eski yerine döner.
De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlâmızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler. (Tevbe Suresi 51)
Reklam
Dirheme kul olanın burnu yere sürünsün, dirheme köle olan kahrolsun, kesesi ne esir olan hor ve hakîr olsun! (Hadis)
Her ümmet için bir fitne sebebi vardır. Ümmetimin fitnesi de maldır. (Hadis)
Tasavvuf, İslâm toplumunda zuhur eden buhranlar içinde bunalan insanların, kendilerini Kur’an ve Sünnet’e samimi olarak vaktidip, bunlar üzerinde tefekkür etmelerinden doğmuş bir yoldur.
....... MAYMUN TABİÎATLAR GELİR
1. Eskiler yenilenir hep yeni âdetler gelir Şer'-i pâke uymayan bin türlü bid'âtlar gelir 2. Sâni'in her zerrede esrârın fehm eylemez Küfr ü inkâra düşer Hakk'a cehâletler gelir 3. Sen Hudâ'nın hikmetin idrâke sarf et himmetin Çünkü dünyâdır döner şeksiz nedâmetler gelir 4. Sanma bu devr-i zamânın hâlinin îcâbıdır
Reklam
Kimi maymundan türer zann eyler asl-ı âdemi Kimi Âdem'den türer maymun tabiîatlar gelir
Kalbi tasfiye etmenin yolu ise tam bir ihlâsla amel ve ibadete sarılıp, dinin emirlerini yerine getirip yasaklardan sakınmaktır.
Tasavvuf, hayatın bütününü fiilî olarak Kur’ân ve Sünnet’e adapte etmeyi telkin eder.
Tasavvuf yolunun esası, dünya ziynet ve güzelliklerinden yüz çevirmek, insanların çoğunun meylettikleri mal, makam ve diğer dünya zevklerinden kalbini ayırarak halktan ayrı durup Hakk’a yönelmek ve ibadet ve tâata sarılmaktır.
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.