Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bedriye Atsız, Almanya'ya Gidiyor: Yağmur Atsız Almanya'ya gidişlerini şöyle anlatıyor: "1959 Yılı'nda Annem, eşi Atsız'la arasındaki şiddetli geçimsizlik dolayısıyla, zamanın Maarif Vekili (Millî Eğitimi Bakanı) ve yakın gençlik arkadaşı Tevfik İleri'den kendisini yurtdışında bir göreve tâyin etmesini ricâ etdi. O da Bonn Büyükelçiliği'ne bağlı Talebe Müfettişliği ve Kültür Ataşeliği'ne Muâvin olarak gönderdi. O sıra asıl Müfettiş, Âile Dostumuz Adnan Ötüken'di. Annem 'adam olmamız için' yanına beni ve küçük kardeşim Buğra'yı da aldı... Gidiş o gidiş..." (Yağmur Atsız 2005: 10). Atsız'ın 26 Eylül 1958'de Fahrettin Kırzıoğlu'na yazdığı mektupta ise şöyle bir kayıt var: "Bedriye ve Buğra, Almanya'dan döndüler. 18 Eylül'de, Buğra'nın mektebi başladı." (Hacaloğlu 2013: 53). Tevfik İleri'nin ikinci defa Millî Eğitim Bakanlığı 13 Nisan 1957-25 Kasım 1957'dir. Demek ki Almanya'ya gitmek için teşebbüs 1957'de yapılmış ve muhtemelen 1957 güzünde Almanya'ya gidilmiştir. Belki de başlangıçta Yağmur beraber götürülmemiş ve o ancak 1959'da annesi ile kardeşine katılmıştır. Yine de Deliorman'ın, Atsız'dan naklettiği cevabı, yıllar sonra hatırlayıp yazdığını göz önünde bulundurmak ve tırnak içinde verilen cevabın, Atsız'ın bire bir sözleri olduğunu düşünmemek gerekir.
Atsız'ın 1952 yılında yaptığı bir iş daha vardı. Eşi Bedriye Atsız'ın da yazarı bulunduğu tarih ders kitaplarının yazımında ona yardım etmek. İnkılâp Kitabevi, yayımlamak istediği lise tarih kitapları için Bedriye Atsız ve Galatasaray Lisesi öğretmenlerinden Hilmi Oran ile anlaşmıştı. "Zaman sınırlıydı ve kitapların 1952-1953 eğitim
Reklam
Atsız: "Türk milliyetçiliğini satmaya ne zaman karar verdiniz?" Türkçüler hakkındaki uygulamalar Atsız'la sınırlı kalmamıştı. 10 Mayıs 1952 tarihli Cumhuriyet gazetesinin yazdığı gibi Türk Milliyetçiler Derneği hakkında da takibata geçilmişti. Çünkü dernek Atsız'ı davet ediyor ve resmî bir lisede ona konferans verdirtiyordu.
Atsız Tekrar Süleymaniye Kütüphanesinde: Atsız aleyhindeki konuşma ve yayınlar nihayet 1952 Mayıs'ında semeresini (!) verecektir. Olaylar şöyle gelişir: "Türk Milliyetçiler Derneği, 3 Mayıs kutlamalarına katılması ve bir konferans vermesi için Atsız'ı Ankara'ya davet etti. Konferansın konusu 'Devletimizin Kuruluşu'
Orkun'un Yayın Macerası ve Sonu: Orkun'da hiç aksamayan iki köşe vardı: "Orkun'dan Sesler" ve "Türkiye'nin Köy ve Kasabaları". Bunlardan birincisinde haftanın bazı haberleri çok defa mizahi bir üslupla ele alınıyor ve ayrıca 1944'e ait güldürücü hatıralara yer veriliyordu. Diğerinde çeşitli şehir,
Sami Yavrucuk'un kaydettiği bir diğer olay da Atsız ile iktidar mensupları arasındaki ilişkiyi göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Yavrucuk şöyle anlatıyor: "Türk harf inkılâbının Türk kültüründe yarattığı boşluğu doldurmak amacı ile ana bilim dallarındaki Türk Kültür Eserlerini yeni nesillere ulaştırmak için, Milli Eğitim Bakanı
Reklam
Bayar niçin İttihatçılığın yüz karasıdır? İşte bu sebepten:
10 Mayıs tarihli Cumhuriyet gazetesindeki haberinde Mekki Sait Esen ise "sağ ve sol tahriklere karşı yeni tedbirler" den bahsediyor; bu konuda CHP ile DP arasında "müşavere yapılması"nın beklendiğini söylüyor; Menderes ile CHP Meclis Grubu başkanlarından Avni Doğan'ın bir görüşme yaptığını belirtiyor ve konu hakkında daha tafsilatlı bilgiler veriyordu: "... Bu arada devamlı şekilde politika ile uğraştığı ileri sürülen Milliyetçiler Derneği hakkında takibata geçilmiştir... Gene bu derneğin tertibi ile Ankara'da bir lisedeki konuşmasından dolayı Haydarpaşa lisesi öğretmenlerinden Nihal Atsız, öğrendiğimize göre, Bakanlık emrine alınmaktadır. Kendisi ile görüştüğümüz Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri hadise dolayısı ile gerek öğretmen, gerek Atatürk lisesinin salonunu bu tertibe açanlar hakkında gerekli soruşturmanın yapıldığını teyit etti. [Nejdet Sançar'ın verdiği bilgiye göre, “Başmüfettiş İrfan Alıcıoğlu tarafından yapılan soruşturma sonunda, Atsız'ın konferansının ilmî bir konuşma olduğu anlaşıldı. Bu hadise ile zamanın Cumhurbaşkanı Celal Bayar da alâkadar olmuştu.” Bakan Tevfik İleri, teftiş sonunda, konferansta suç unsuru bulunmadığını bildirince Bayar “Ben bilmem. Çoluk çocuğu aç kalsın ki, aklı başına gelsin!" diye diretmiş. İleri, “Beyefendi! Bu gençler, hiç değilse Halk Partisi'ne karşılar." deyince de Bayar "Onların Halk Partisi'ne karşı oldukları yerde ben Halk Partisi ile beraberim." diye cevap vermiş (Ötüken 109, Ocak 1973: 9).]
Öğretmenin vazifesi, Tevfik İleri merhumun dediği gibi şu veya bu işi yapmaktan çok "istenilen bir milleti yaratmaktır."
Sayfa 167Kitabı okudu
Atsız başlangıçta dergiyle fiilen de meşgul oluyor ve yoruluyordu. 01 Ekim 1950'de Yılanlıoğlu'na yazdığı mektupta “Bu Orkun dergisi böyle giderse benim imanımı gevretecek. Bir tashîh memuru tuttuk ama daha iş kıvamına girmedi." demektedir (Hacaloğlu 2013: 43). Yine Yılanlıoğlu'na yazdığı 11 Ocak 1951 tarihli bir mektubunda ise
1950-1960 YILLARI ARASI. 1950'li yıllar. Tek parti iktidarından kurtulmanın sevinci yaşanırken kültür ve eğitimin başıboş bırakıldığı yıllar. Soğuk savaş yılları NATO'ya giriş ve ABD'ye tam bir teslimiyet. Türkçülerin ümitleri yine boşa çıkıyor, hayaller kırılıyor. Ekonomik kalkınma, yollar, fabrikalar... Fakat köylerden şehirlere
Reklam
...DP büyük bir çoğunlukla iktidara gelmiş ve 27 yıllık CHP dönemi sona ermiştir. 22 Mayıs 1950'de Celal Bayar cumhurbaşkanı, Adnan Menderes başbakan oldu. Atsız'ın hocası Fuat Köprülü Dışişleri Bakanı, Milli Türk Talebe Birliği'nin eski başkanlarından Tevfik İleri Ulaştırma Bakanı idi. Birkaç ay sonra, 11 Ağustos'ta yapılan
Aralık ayında, başıbozuk kuvvetlerin durumu daha da karıştı. Birçokları yeni orduya geçti; fakat Ethem’in etrafında hâlâ kuvvetli bir kısım bulunuyordu. Miralay Arif, Anadolu İhtilâli hakkındaki hatıralarında bundan epeyce bahseder. Yazdığına göre, Ethem’in üç bin kişilik kuvveti, ayrıca yüz makineli tüfeği ve dört topu varmış. Onların fikir
Biz sofraya oturur oturmaz, kapı açıldı. İçeriye Kafkasyalı bir grup girdi. Çok parlak kostümleri vardı. Kurşunları göğüslerinde, geniş omuzlu, ince bellerinden hançerler sarkan, uzun, siyah çizmeli bir gruptu. İnsan, onların hemen dans etmeye başlayacaklarını bekliyordu. Fakat, onlar dönüp insana bakmıyorlardı bile. Evet, bu fevkalâde yapılı
Mustafa Kemal Paşa, artık Karargâh’tan ayrılarak İstasyon’da bir ev edinmişti. İsmet Bey, ben iyileşir iyileşmez, Karargâh’a gelmemde ısrar ediyordu. Babasının ölmüş olduğunu haber aldığım zaman, onu taziyeye gittim. Beni orada alıkoyarak tekrar vazifeme başlattılar. Vaktiyle Binbaşı Salih’in işgal ettiği büyük oda on üç küçük bölmeye ayrılmıştı. Bunlardan biri de benimdi. Gözlüklü, şişman bir adam karşıma çıkarak dedi ki: — Safa geldiniz, uğur getirdiniz, Şark’tan şimdi aldığımız bir telgrafa göre Kâzım Karabekir Kars’a girmiş. Bundan sonra, küçük bölmelerde oturan zabitlere seslenerek: — Şark kısmını idare edenler bu akşam tatlı yiyecekler, Garp kısmında olanlar pırasa yiyecekler, dedi. Etrafını yirmi kadar Erkân-ı Harp Zabiti aldı. Bunlar, ben hastayken gelmiş olanlardı. Neşeli, şişman zabit, Mustafa Kemal Paşa’nın yanında hizmet eden Yüzbaşı Tevfik idi (soyadı: Bıyıklı). Kars’ın işgali bizim ümitsiz vaziyetimizde tek ışık olmuştu. Miralay İsmet de çok sevinmişti. Geldi, hemen oturup: — Kâzım Karabekir’i tebrik edelim, dedi. Derhal bir tebrik telgrafı yazdık. Duyduğuma göre, Miralay İsmet, Mustafa Kemal Paşa ile çalışmadan önce, Kâzım Karabekir’in en yakın arkadaşıymış. Bu sebepten çok memnun görünüyordu. Karabekir’in bu başarısı, muntazam ordu kurma işiyle uğraşanlara kuvvet verdi. Bu aralık, Ali Fuad Paşa aleyhinde geniş bir propaganda dönüyordu. Onun Mustafa Kemal Paşa’ya rakip olduğunu ileri sürenler vardı. Belki bu yüzden, Mustafa Kemal Paşa da onun çok aleyhinde bulunuyordu. Bu da Ali Fuad’ın çok dostu olan Dr. Adnan’ı ziyadesiyle üzüyordu.
"Demokrat Parti kadrosunda Samet Ağaoğlu ve Tevfik İleri'nin de olumsuz etkilendikleri görünümlerinden anlaşılıyordu. Celal Bayar güçlü duruyordu, Kuvâ-yı Milliyeci havası hâlâ üzerindeydi.."
394 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.