Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İsimler ve Bilinçaltı Atraksiyonları
“Mafya filmlerinde canlandırılan tiplerin isimlerine bakın bir de: Davut, Beşir, Abbas, Gafur, Sarı İdris, Kara Hamit, bilmem nereli Rıza, Arnavut Remzi… Yedibela Hüsnü, Arap Celal, Kıl Hamdi, Küçük Hüsamettin, İnek Şaban, Güdük Necmi… isimlerinin zihinlerinizde hangi tipleri canlandırdığını da yoklayın. Abdülcebbar, Abdullah(Abdo), Murtaza, Cafer… isimleri söylendiğinde hafızalarda ne çağrışım yapıyor? Milliyet’in Abdülcanbaz’ını ve Hasbi Tenbel Er’i de unutmayın… Artık Abdülkerim yerine Kerim, Abdülbaki yerine Baki, Abdürrahim yerine Rahim, Abdülmetin yerine Metin, Abdülaziz yerine Aziz ile yetiniyoruz. Esma-i Hüsna’nın yüce sahibinin (c.c) “kulu” olduğumuzu saklama ihtiyacı hissediyoruz. Yukarıda örnek olarak sıraladığım -ve şüphesiz daha da çoğaltılabilecek- isimlerin çağrışım alanı ile Berk, Tuğrul, Kaya, İmren, İlayda, Yıldız, Tarkan, Sarp, Seren, Serpil… gibi isimlerinkini karşılaştırın. Neden ilk gruptakiler kalabalığın, kültürsüzlüğün, sonradan görmüşlüğün, magandalığın simgesi haline gelmişken diğerleri bizde böyle çağrışımlar yapmaz? Burada hırpalanan, yıpranan ve örselenen sadece bu isimler değil, onların ait olduğu dünya ve onların bütünleştiği değerler sistemidir hiç şüphesiz… Çocuklarına bir İslam büyüğünün adını koymakla ona çekmesini arzu edenler, bunda bir “teberrük” bulanlar nereye gitti? O güzel isimlerle birlikte, güzelliğini biraz da o isimleri taşımalarından alan (ismiyle müsemma) o güzel insanlar azaldıkça, büyüyen yalnızlığımız ve yabancılığımız oluyor.”
rihlekitapKitabı okudu