Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mısır'ın İskenderiye kentinde İsrailli eski general ve işadamı Ziv Keifer öldürüldü.
RESİMLİ REHBER İstanbul Arkeoloji Müzeleri (1966)
İskender Lahti. Bu fevkalade eserin büyük yüzlerinden birinde Yunanlılarla İranlıların muharebesi tasvir edilmiştir. Solda İskender, başında Herakles sembolü olan aslan postu giymiştir. Muhakkak olan bir şey varsa o da İskender lahitinin İskendere ait olmadığıdır, zira İskenderin Babil'de öldüğü, cenazesinin İskenderiye'ye nakledildiği Diodoros'un tarifine göre tabutun antropoid olduğu bilinmektedir. Ancak bu lahit Abdolanyme'ye izafe edilen faraziye de dikkate eder.
Reklam
iskenderiye limanı korsanlar ticaret tarihi denklem
Osmanlı ve Avrupalı tüccarların yoğun ticari faaliyetleri de hesaba katıldığında kent XVI. yüzyıl Akdeniz Dünya’sının kozmopolit ticari kent tanımlamasına uymaktadır. Bu ticari faaliyetlerin neticesinde ticaret ağlarının kadim dostları! korsanlar bölgede görülmeye başlamıştır. Korsanlar XVI. yüzyıl Akdeniz dünyasının yadsınamaz gerçekleridir ve tersine bir okuma yaparsak, bu durumun etkin bir ticaretin sonucu olduğu neticesiyle karşılaşırız. Çünkü elimizde ki denklem şöyledir, korsanların beslendikleri ana kaynaklar ticari gemilerdir, ticari gemiler yoğun ticari faaliyetlerin olduğu bölgelerde seyir eder, ve döngü yeniden başlar yoğun ticari faaliyetlerin olduğu bölgelerde korsanlar vardır. Sonuç ticaret olmazsa korsanlık olmaz korsanlığarağmen devam eden bir ticari oluşum varsa kâr getiren bir ticari noktadayız demektir. Nitekim Osmanlı teşkilatı buradaki ticarete zarar veren korsanlık faaliyetlerinin önün alınası için İstanbul-İskenderiye deniz yolunun emniyetini bu yolda gidip gelen haccı, tüccar, erzak ve devlete ait gemileri korumak için donanma gemilerini bölgede hazır bulunduruyordu.
İspanyollar için Amerika kıtasında kârlı altın ve gümüş ticaretini gerçekleştirdikleri bölgeler neyse Osmanlı açısından İskenderiye’nin önemi odur. Üstelik Osmanlı merkez üssüne çok daha yakın ve kara bağlantısı olan bir kazanç kaynağıdır. Kent bu durumuyla Osmanlı tarihinde pek çok olayın doğrudan veya dolaylı yoldan sebebi veya sonucu olması bakımından da önemlidir. Misal vermek gerekirse XVI. yüzyıl son çeyreğine doğru gerçekleşen Kıbrıs fethinin(1571) sebeplerinden biri de İskenderiye yollu Osmanlı kazanımlarını korumaktır. Bu yüzdendir ki XV. Louis Mısır’ı Osmanlıyı besleyen anne göğsü olarak olarak görmüş ve Mısır’la olan bağlantısı kesilirse devletin dağılma sürecinin başlayacağını söylemiştir.
osmanlı neden amerika kıtasına gitmedi 1
Osmanlı beyliğini büyük bir imparatorluğa dönüştüren fetihler açısından mali olarak en çarpıcı olanı açık ara Mısır’dır. Osmanlı Hazinesi 1525 yılında bu eyaletten sağladığı yıllık hâsılat 400.000 duka civarındaydı ve bu meblağ yüzyıl boyunca hatırı sayılır bir artış göstermişti. Bu yüzden İspanyol devlet adamları Mısır’dan (İskenderiye) senelik vergi hâsıltatını Osmanlı başkentine taşıyan gemileri, Amerika Kıtasından gelen gümüş yüklü İspanyol gemilerine benzetmekteydi.’’ Andrew Hess’in de kitabında yer verdiği bilgi, hem Mısır ve İskenderiye limanının önemini vurgulama açısından düşündürücüdür hem de Osmanlı tarihi açısından coğrafi keşiflere katılmama çıkmazının bir aydınlatıcısıdır.
Müslümanların bulunduğu garp limanı limanı, daha çok devlete ait gemilerin ve kadırgaların demirlediği bölgeydi. Frenk Limanı ise esas ticaretin gerçekleştiği ve tacir gemilerinin demirlediği liman olma özelliğini taşıyordu. Limanın esas önemini oluşturan Hindistan ve Uzak doğudan gelen emtianın çıkış noktası olması ve Nil nehrinin suladığı bereketli Mısır topraklarında yetişen hububat ve çeşitli Mısır mahsullerine diğer devletlerin de ihtiyaç duymasıydı. Evliya Çelebi Mısırın bu durumdan ‘’Dünya’da Mısır gibi bir adem deryası, böyle mahsulleri bir ümmü dünya eski şehir yoktur. Ümmü dünya denmesinin sebebi şudur ki bütün dünyada kıtlık olsa Mısır tüm dünyayı besler, ama Mısır’da bir gün kıtlık olursa tüm dünya Mısır’ı bir gün besleyemez.’’ diye bahseder .Bu sebeple çok yönlü bir ticarete sahip olan İskenderiye limanı hem Osmanlı hem de Osmanlı ile ticaret imtiyazı bulunan Venedik, Fransa, Dubrovnik ve Fransa bayrağı altında ticaret yapan diğer Avrupalı tüccarlar için ayrıcalıklı yerini yüzyıl boyunca korudu.
Reklam
Kanuni dönemi (1520-1566) Osmanlı denizciliği Yavuz’un fethedemediği Rodos’un alınmasıyla başlayan süreç, elde edilen Akdeniz üstünlüğü ve ahinâmelerle kuralları Osmanlı devletinin belirlediği bir Osmanlı Akdeniz’i meydana getirmişti. Bu dönemde Osmanlı hem Akdeniz de hem de Hint okyanusunda önemli mücadelelere girişti. Bu durum Osmanlılar’ın Avrupa’daki topraklarını hakimiyet altında tutabilmesi için Akdeniz’de Mısır, Arap yarımadası ve civarına hükmedebilmesi içinde Kızıldeniz ve Basra körfezine hâkim olması gerekliliğini beraberinde getirdi. Portekizliler’le Hind okyanusunda girişilen mücadele sadece İslam’ın koruyuculuğu kapsamında değerlendirilmemesi altında yatan ticari kaygıların ve baharatın Akdeniz havzasına, İskenderiye mi yoksa Cebelitarık üzerinden mi gireceği konusu olduğunu unutmamak gerekir bu mücadeleler neticesinde dönemin bir değeri olan baharat Akdeniz’e çıkış noktası olan İskenderiye Limanı üzerinden gelmeye devam etti, bu sebeple Akdeniz ticaretini ve ondan faydalanan Avrupalı ve Müslüman tacirlerin Müslüman Levant’da önemli duraklarından biri haline geldi. XVI. yüzyılda baharat, uzun yolcuğunun Akdeniz için son iki durağından ilki olan Kahire gelmesiyle, buradan kervanlar ile İskenderiye’ye ulaşır ve tacirler vasıtasıyla tüm Akdeniz dünyasına dağıtılırdı. Bu ticareti sağlamak için kentin hali hazırda iki limanı bulunuyordu. Batı’da olana Garb Limanı, Doğu’da olanına ise Şark veya Frenk limanı deniliyordu.
XVI. yüzyıl dünyasının üç kıtasını Asya, Avrupa, ve Afrika’yı birbirine bağlayan, Akdeniz Kızıldeniz; ve Basra körfezi gibi önemi herkes tarafından kabul gören noktaların kesiştiği kadim İskenderiye Limanı, Yavuz Sultan Selim’in(ö.1520) yüzyıl başındaki meşhur doğu seferiyle (1517) Osmanlı topraklarının arasına katıldı. Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’sinde ‘’ Özelikle Arap memleketinin meşhur şehri ve deniz kilididir.’’ sözüyle zikrettiği kent, fethin akabinde deniz işlerinden sorumlu bir sancak olarak merkezileştirildi.
İnsanoğlunun medeniyet serüveninin en hararetli yaşandığı coğrafyalardan birinde yer alan İskenderiye Mısır’ın Kahire ile beraber en önemli merkezlerindendir. Büyük İskender’in emriyle kurulan kadim kent 2500 yıllık bir tarihin mirasçısıdır. Tarihsel süreçte hangi devletin elinde bulunursa bulunsun varlığıyla bir jeopolitik oluşturmuş. Hakimiyetini sağlayan devletlere levant bölgesinde çeşitli siyasi ve ticari imtiyazlar ve kazançlar sağlamıştır
417 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.