Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanın özü temizdir, kirlenme ona arız olan bir şeydir. Kirlenen temizlenir. İstiâze bir söylem değil eylem emridir. Vahiy-akıl diyaloğuna yönelik iç saldırıları önlemek için alınacak her tür önlem istiaze kapsamına girer. İstiaze, Kur'an'ın önüne ümmi bir kafayla oturmaktır. Ümmilik, anneden doğduğu gibi saf ve temiz olmayı ifade eder. Kur'an'a ümmi yaklaşım, sonradan edinilmiş ön yargıların yerini fıtratın ön bilgisinin aldığı yaklaşımdır.
Kur'an'ı severek okumalı: Zıttı mecburen veya herhangi bir sebeple işi düştüğü ya da ihtiyaç duyduğu için okumaktır. Kişinin Allah'a olan sevgisini anlamak için Allah'ın kelamına nasıl davrandığına bakılır. Sevgi karşılıklıdır. Allah el-Vedûd'dur; hem sevgi ister hem de sever. El-Vedûd olanın kelamı olan Kur'an, kimsenin sevgisini karşılıksız bırakmaz.
Reklam
Ben bu ayetin nüzul sebebiyim diyerek okumalı: Aksi, Kur'an'ı üstüne alınmamak, omuz silkmektir. Kendini Kur'an'ın iniş nedeni olarak gören kimse, okuduğu ayet kimin için inmiş olursa olsun, 'Bu benim için inmiş olmalı' der. Eğer böyle düşünürse, o ayet onun akleden kalbine gerçekten iner.
Kur'an kendisiyle amel olunsun diye indirildi, fakat insanlar onu okumayı amel edindi. Fudayl b. İyaz
"Bugün adamlar görüyorum, adama imandan önce Kur'an verilmiş, başından sonuna onu okuyor da onda ne emrediliyor, ne yasaklanıyor bildiği yok" Abdullah b. Ömer
Allah'ı hatırlamalı ve Kur'an'ı okumalısın. Çünkü o senin gökyüzündeki ruhun ve yeryüzündeki bedenindir.
Reklam
Hz. Ömer şöyle der: Birinin Kur'an tilavet etmesi sizi aldatmasın! O, dilimizdeki bir sözdür! Asıl siz onu kim hayatına koyuyor, ona itibar edin!
Vahyin eliyle inşa olan insanlar, yeryüzünü inşa ettiler. Vahiy onların öznesi, onlar da hayatın öznesi idiler. Öylesi zamanlarda tarihin yatağını İslam ümmeti belirledi. İslam ümmetinin belirlediği bu yatakta aktı insanlık. Fakat ne zaman ki Müslümanlar vahyi nesneleştirdiler. İşte o zaman kendileri de tarihin nesnesi olmakla cezalandırıldılar.
Elbette vahiyden herkesin anladığı aynı olamaz. Herkes vahiyden aklı, imanı, ihlâsı, bilgisi, birikimi, gayreti, hikmeti, himmeti oranında istifade eder. Onun anlam deryası okyanuslardan daha derindir. Değil mi ki "dünyanın tüm ağaçları kalem, tüm denizleri mürekkep olsa, buna yedi deniz daha eklense, Allah'ın kelimeleri yine de tükenmez!" (Lokman 27) O halde, Kur'an'ı anlama cehdine giren herkes, kendi kabı kadar bu ummandan bir şeyler alacak demektir.
İndirilmiş din - uydurulmuş din
İndirilmiş din bilgiyi ve bileni yüceltirken, uydurulmuş din onları küçümser ve horlar. İndirilmiş din, delile ve bilerek imana çağırırken, uydurulmuş din 'kocakarı imanına çağırır. İlki gökleri ve yeri, güneşi ve ayı, dağları ve denizleri, bulutu ve yağmuru okunması gereken birer ayet olarak takdim ederken, ikincisi 'mucize' uydurur. İndirilmiş din Allah'ı "dosdoğru bir yol üzere olan" ve "sorumlu davranan" bir Rab olarak sunarken, uydurulmuş din O'nu keyfi davranan, sağı-solu belli olmayan, ilkesiz ve kuralsız bir GÜÇ olarak sunar. İlki dünyayı "ekim yeri" ahireti "hasat yeri" olarak görürken; ikincisi dünyayı "köpeklerin talip olduğu leş", ahiret saadetini de şefaat ve torpille gelen 'beleş' olarak görür. Ama yine de 'leş'in büyüğüne konmaktan bir türlü vazgeçemez.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.