Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Çocukların "istop" oynadıkları gibi onlar da "kalbim sende" oynuyorlardı; aradaki tek fark birbirlerine kendi kalplerini gönderdiklerinden, o kalpleri zarar vermeden almak için çok özen göstermek zorunda olmalarıydı.
Sayfa 152
Reklam
Fizikî dünya ile zihn aktüel ve aktüel olmaması bakımından birbirinden farklıdır. Mahiyet bakımından arada fark yoktur. Tanrı da, aktüel ve potansiyel bütün nitelikleri kendinde toplamasıyla, birbirinden farklı iki dünyayı bir araya getirir. Tanrı düşüncesi, doğal olarak insandaki iki farklı dünyayı bir araya getirdiği için, idealar dünyası ile fiziksel dünya arasındaki gediği kapatır. Aradaki mesafeyi kapatan Tanrı ile fizikî dünya ve insan, mahiyet bakımından birbirinden farklı değildir. Bunlar âdeta rasyonel bir bünyedir. Bunlar arasında mahiyet bakımından bir fark olmamakla birlikte, görünüm ve nicelik bakımından da mevcut ayrılık, zihinsel faaliyetle telafi edilebilmektedir.
sadece bir aşk umudu…
Oyun bitti artık; aşk benim için bir hastalık oldu; kendimde bir tutkunluğun başladığını hissettim; sen daha düşünceli, daha ciddi oldun; bütün boş zamanlarını bana verdin; sinirlerin gerginleşti, huzurun kayboldu. Şimdi korkuyorum ve anlıyorum ki bu gidişi durdurmak, kendimizi toparlamak için harekete geçmek benim görevim. Evet, seni sevdiğimi söyledim. Sen de beni sevdiğini söyledin. Ancak aradaki ahenksizliği fark etmedin mi? Etmedin değil mi? O halde sonra edeceksin; ben uçuruma düştüğüm zaman. Bak benim halime, düşün benim kim olduğumu. Beni sevmen mümkün mü? Beni seviyor musun? Dün ‘Seviyorum, seviyorum, seviyorum’ dedin; ben de kesin olarak söylüyorum: Hayır, hayır, hayır. Beni sevmiyorsun, ama şunu hemen belirteyim ki yalan da söylemiyorsun. Beni aldatmıyorsun. Hayır denecek yerde evet diyecek insan değilsin. Benim sana anlatmak istediğim, duyduğun şeyin gerçek aşk değil, sadece bir aşk umudu olmasıdır.
“Seni akıl yürütürken dinlediğimde,” dedi [Watson], “konu bana da o kadar komik derecede basit geliyor ki, bunu kendim de rahatça yapabilirmişim gibi hissediyorum, oysa bana izlediğin yolu tamamen izah edene kadar muhakemenin her bir aşamasında afallayıp kalı- yorum. Halbuki ben de gözlerimin seninkiler kadar iyi gördüğünden eminim.” [Holmes] bir sigara yakıp kendini koltuğa atarken, “Elbette,” dedi. “Sen de görüyorsun ama gözlem yapmı- yorsun. Aradaki fark ortada. Örneğin, antreden bu salona çıkan merdiveni sen de defalarca kez görmüşsündür.” “Pek sık.” “Ne kadar sık peki?” “Herhalde yüzlerce kez gördüm.” “Peki o zaman kaç basamak var?” “Kaç basamak mı? Bilmem.” “Aynen öyle! Gözlemlemedin çünkü. Ama gördün.
Dinlerin çoğu insanların falanca peygamberin söylediklerine inanmasını istiyor diye dine güleceksek zamanelere daha çok gülmemiz gerekir. Modern zamanlarda Musa’dan, Buda’dan veya İsa’dan sözler aktaranlara gülüyorlar; ama aynı kişi bir Huxley’nin, bir Tyndall’ın veya bir Darwin’in adını verecek olsa onun sözü çiğ çiğ yutulur. “Bunu Huxley demiştir,” dediniz mi akan sular durur. Gerçekten de hurafelerden kurtulmuşuz! Öbürkü dinsel hurafe, beriki bilimsel; yalnız şu unutulmasın ki hayat veren manevi fikirler o hurafelerle gelmiştir; modern hurafelerse şehvet ve açgözlülük getirmiştir. O hurafeler Tanrıya tapmaya çağırıyordu; bu hurafeyse iğrenç saçmalıklara, üne ve güce tapmaya. Aradaki fark bu.
Reklam
Silahını Öpen Adam
Kırlangıç Adam, “Ah… ama uzaklaşıyordun. Ne yapmak istiyor olursan ol, aradaki fark sadece kelimelerde. Ona doğru gitmek benden uzaklaşmak demek. Birini söylüyor olmamız sadece bir dil oyunu.”
240 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Kıskanmak, ilk olarak 1937 yılında Tan gazetesinde tefrika olarak yayınlanmış daha sonra ise 1946 yılında ilk defa roman olarak yayımlanmaya başlamış bir metin. İlk bakışta kitabın ismi nedeniyle okurda sanki iki sevgili veya eş arasında bir şeyler okunacakmış gibi bir hava verse de aslında durum hiçte öyle değil. Romanda karşımıza çıkan dört
Kıskanmak
KıskanmakNahid Sırrı Örik · Everest Yayınları · 20221,358 okunma
Jung çok önemli bir tespitte bulunur. Hz. Musa ile Zülkarneyn'in yaşadığı tecrübelerin aym tecrübeler olduğunu söyler. Jung'un bu yaklaşımının, Kur'an'ın vermek istediği temel mesaj olduğunu görüyoruz. Jung'a göre, Zülkarneyn'in inşa ettiği duvar, daha önce Hızır'ın bir şehirde inşa etmiş olduğu duvann bir tekrarıdır. Hızır'ın rolünü bu kez Zülkarneyn üstlenmiştir. Aradaki fark, Zülkarneyn'in inşa etmiş olduğu duvarın, Ye'cuc ve Me'cüc'e karşı sağlam bir koruma olmasıdır.
Ermiş o sese gider - elinde değil, bu onun için şan-şeref kaynağı da değil. Günahkarın da durumu aynıdır. Hayırsever kişi dosdoğru o sese gider ve kimse onu engelleyemez; cimri kimse de aynı hedefe gider. En çalışkan kimse içinde aynı sesi işitir, buna karşı koyamaz, ona doğru gitmesi gerekir; en rezil aylağa gelince, onun da öbüründen hiç farkı yoktur. Yalnızca biri öbüründen daha çok tökezler. Çok tökezleyene kötü deriz, az tökezleyene iyi. İyi ve kötü asla iki farklı şey değildir, onlar bir ve aynıdır; aradaki fark derece farkından ibarettir.
Reklam
"Orada dur bakalım delikanlı. Ustura, külhanbeyi değil kabadayı idi. Aradaki fark çok büyüktür... Terbiyeli bir adamdı. Fukara babasıydı. Üsküdar eşrafı pek severdi onu."
Dark İstanbulKitabı okudu
Direnme gücüne sahip olanlar başkalarından farklı değildir," diyordu Nora. "Aradaki tek fark, onların aklında belli bir hedef olması ve o hedefe ulaşmaya kararlı olmalarıdır. Direnme gücü, dikkatimizin kolayca dağılabildiği bir hayatta odağımızı koruyabilme yeteneğidir. Bedenimiz ve zihnimiz sınıra dayandığında bile yaptığımız işe yoğunlaşmayı sürdürmek, dikkatimizi dağıtmadan, etrafa bakıp birilerinin bizi geçebileceğinden endişe etmeden kendi kulvarımızda yüzmeyi sürdürebilmektir..."
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Her şeyin yoğunlaşma becerisini engellemeye çalışıyor gibi göründüğü uygarlığımızda, yoğunlaşmayı uygulamak çok daha zordur. Yoğunlaşmayı öğrenmede atılacak en önemli adım, kişinin okumadan, radyo dinlemeden, sigara ve içki içmeden yalnız kalabilmeyi öğrenebilmesidir; bu beceri de sevme becerisi için bir koşuldur Bir insana salt kendi kendime
Sayfa 131
Anladım, kabullendim.
Anlamak mı, kabullenmek mi? Nedir aradaki fark? Biri zorla diğeri kendiğilinden oluşur. Fakat anlamak kabullenişin bir önceki basamağı değil midir? İşte o son basamağa adım atıldığında insanın kafasına 'dank' eder. Ne içindir çaba, emek, mücadele. Kişi kendi yaşamını, nereden gelip, nereye nasıl ulaştığını üzerini örterek gizleyebilir
Elbet öleceğim, şu anda kapanış şarkımı söylüyorum. Kiminin şarkısı daha uzundur, kiminin de daha kısa. Ama aradaki fark ancak birkaç sözcükten ibarettir.
Sayfa 268 - İndigo Yayınları-25.BaskıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.