Mesele gerçek mürşidi bulmak ve ona teslim olmaktır. Bir arif demiştir ki: " Ey Yüce Rabbim! Senin işin ne güzeldir! Sen bir kulunu sevmek isteyince onu bir dostuna gönderirsin. Dostuna gönderdiklerini de seversin. "
Bir Hadis-i kudsî'de şöyle buyuruluyor:
"Bana bir karış yaklaşan kimseye ben bir arşın yaklaşırım. Bana bir arşın yaklaşan kimseye ben bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelene ben de koşarak gelirim." (Buhârî - Müslim)
Tasavvur buyurun Tarikat-ı aliye nasıl bir ilim-irfan mektebidir ki, körlükten kurtulup şaşı haline geliyor. Daha da çok çalışabilirse, Allah-u Teâlâ onu gören göz de yapar. Binaenaleyh nefs-i mutmainne'de nefis ruha teslim olur, Allah-u Teâlâ'nın hükümlerine rızâ gösterir.
Ârifler, nefsin mülhime ve mutmainne derecelerindedirler. Bu dereceler Fenâfillâh makamında tecelli eder.
Burada ihlâsla ibadet ve taatına devam ederse, Allah-u Teâlâ'nın bütün emirlerine boyun büktüğü zaman; Râziye'ye, Mardiyye'ye çıktığı gibi, Nefs-i sâfiye'ye dahi çıkabilir.
Ey mutmainne nefis!" diye başlayan Âyet-i kerime'nin sonunda:
"Gir cennetime!" (Fecr: 30)
İfadesi yer almaktadır. İşte gerçek saadet ve selâmet bundan ibarettir.
......
Her bir nefse ve onu düzenleyene, sonra da ona isyanını ve itaatini ilham edene yemin ederim ki, nefsini temizleyen kurtulmuştur." (Şems: 7-8-9)
Buradaki temizlenmekten maksat, ahlâk-ı zemime adı verilen "Şehvet, gadap, kin, kibir, riyâ, hased..." gibi kötü huylardan temizlenmektir. "Temizlenen kurtulmuştur." Beyan-ı ilâhi'si de bu mânâdadır. Yoksa zâhirî temizlik, ya da "Oruç tuttum temizlendim." gibi basit bir mânâ çıkarılmamalıdır.