Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.26
Arslan Can KASAR
Arslan Can KASAR
@arslan_cn
MEB / Sosyal Bilgiler Öğretmeni
105 reader point
Joined on October 2022
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Kitap ilkçağdan başlayıp yakınçağ Avrupa tarihine kadar ilerliyor. Seçilen olayların kronolojik olarak sıralanması ve çağ olarak bölümlere ayrılmış olması okuyucunun işini kolaylaştırıyor. Kitapta çeşitli temel kavramlar seçilerek bu konular basit bir dille işlenmiş ve çeşitli fotoğraflarla da kitap zenginleştirilmiş. Kitabın Avrupa tarihine başlangıç için ideal bir kitap olduğunu düşünüyorum. Okumanızı tavsiye ederim. Kitapla kalın.
Hakikat Arayışı Peşinde Bir Yolculuk
Siddhartha.... Kendi benliğini bulmam için yolculuğa çıkan egosunu tanımaya çalışan karakterin öyküsüne şahit oluyoruz kitap boyunca. Kitap her bölümünde her cümlesinde okuyucuyu düşündürmeye ve kendisini de sorgulamasına yol açıyor.
Kitap içersinde Siddhartha çeşitli hayat tecrübeleri kazanmaya ve öğrenmeye çalışıyor. Sürekli bir arayış peşinde koşuyor. Yaşadığı bu hayat içerisinden dersler çıkarıp bize sunuyor. Bizde bu yolculuğa tanık oluyoruz.
Dili akıcı çevirisi ise güzeldi. Tavsiye ederim.
Kitapla Kalın.
Hiç Kimsenin Dur Demediği Namus Cinayeti
Marquez'in gerçek bir cinayet hadisesinin üzerinden yazdığı "Kırmızı Pazartesi" isimli eseri bir namus cinayetini konu ediyor. Kitabın daha ilk satırlarında baş karakter Santiago Nasar'ın öleceğini öğreniyoruz ancak kitapta cinayetin oluşundan çok halkın olanlara karşı tavırları eleştirel bir biçimde ele alınıyor.
İşleneceği kesin bir cinayet ancak kimse bu durumu değiştirmek için bir şey yapmıyor. Okurken bu durumdan çok etkilenmiştim. Öyle ki kitabı okurken hikayenin içine girip Santiago'yu kurtarmak istedim. Demek istediğim yazar okuruna yaşanılan o çaresizliği çok iyi hissettiriyor. Kitap çok akıcı ve heyecanlı ilerliyor. Okuduktan sonra uzun süre etkisinden çıkarmayacağınız bir kitap olacağına eminim.
--Bana bir önyargı verin dünyayı yerinden oynatayım.
Kitapla kalın.
Reader Follow Recommendations
Bir Şeye İnanmak İçin O Şeyin Gerçekte Var Olması Mı Gerekir?
Hikayemiz Çin’de bir otelin erkekler tuvaletinde çalışan 70 yaşındaki Bayan Ming ve kitap boyunca adından bahsedilmeyen Fransız bir iş adamı arasında geçiyor.
Fransız iş adamı ve Ming otelde tanışıyorlar. İlk olarak atışmalı şekilde olan münasebetleri yerini daha sonra arkadaşlığa bırakıyor.
Bayan Ming bir gün konuşmasında Fransız iş adamına on çocuğu olduğundan bahsediyor. O zamanlar Çin’de sadece bir çocuk yasası olduğu için Fransız iş adamı Bayan Ming’in yalan söylediğine inanıyor ve bunun üzerine araştırmalar yapıyor.
Bayan Ming ve Fransız iş adamı arasındaki konuşmalarda aile ve sosyal hayatı açısından önem vermesi gereken konuları ele aldığını söylemek mümkün.
Kitap içerisinde Bayan Ming üzerinden Maoculuk ve konfüçyüsçülük öğretileri de okuyucuya sunuluyor. Bu öğretilerden örnek alıntılar;
“Hakikat hoşumuza giden yalanın ta kendisidir.”
“Kendini yükseklerde gören insan içtenlikten uzak bir dost gibi davranır, sıradan bir insan ise dostluktan uzak bir yakın gibi davranır.”
“Tecrübe, onu elinde tutanı aydınlatan bir mumdur.”
“Düşünmeden öğrenmek gereksizdir. Öğrenmeden düşünmek ise tehlikelidir.”
Kitapla kalın.
Romantizmden Realizme Geçiş
Sergüzeşt, Samipaşazade Sezai’nin ilk ve tek romanı özelliğini taşıyor. Yazar kitapta esaret teması üzerine eklediği acıklı ve duygusal aşk macerası çerçevesinde başta resim olma üzere şiir, müzik gibi sanatlara yer veriyor. Batumdan gelen esir Dilber’in acıklı hayatına şahit oluyoruz. Samipaşazade kitapta bize cariye vasfının nasıl olduğunu birinin halası (köle) olmanın ne kadar acıklı bir durum olduğunu ve o dönemde yaşayan halasların hayatına yakından tanık olmamızı sağlıyor.
Samipaşazade Servetifunun ve Tanzimat dönemi yazarı olduğu için kitap içerisinde tasvir ve betimlemeler ön plana çıkıyor. Bu okuma hızını biraz yavaşlatsa da olayların akıcılığı bu durumun önüne geçiyor.
Samipaşazade bu romanında ayrıca dönemin sosyokültürel yapısına da ışık tutarken dönemin aydın aile yapısını da yakından tanımamıza neden oluyor.
Sergüzeşt romanı duyguların ve içgüdülerin yüceltilmesi yani romantizm akımından insanların gerçekler dünyasına inen realizm akının ilk örneği sayılıyor.
Bu arada Sergüzeşt kelimesini anlamını vermeden de olmaz; Sergüzeşt, serüven yani başa gelen hadise anlamında kullanılıyor. Kitapta da cariye olarak satılan Dilber ve satıldığı evdeki yaşadığı aşk hadisesi anlatılıyor.
Kitapla kalın.
Bir Burjivazinin Varoluş Sancıları
Stefan Zweig’ın bu 69 sayfalık bu kitabı çok kısa görünse de içerisinde derin anlamlar ve düşünceler barındırıyor. Zweig’ın yaptığı derinlemesine ruh analizleri ve betimlemeleri 69 sayda değil de 699 sayfa hissiyatı veriyor. Zweig bu kitapta insanın iç dünyasına bir yolculuk yapıyor. Zweig’la beraber bu kitapta insanın iyilikten kötülüğe, kötülükten iyiliğe yolculuğuna tanıklık ediyoruz. Kitapta olaydan çok psikolojik ruh tahlilleri ve betimlemeler ön plana çıkıyor. Kitapta karakterlerin ismi bile bulunmuyor. Olay bir hipodromda geçiyor Zweig burada arkasından gördüğü bir kadını gerçekten olağanüstü bir şekilde tasvir ediyor. Bu kadının at yarışı için oynadığı bilet yere düşünce karakterimiz ayağı ile bu bileti kapatıyor. Kadın bileti aramaktan vazgeçince hipodromu terk ediyor. Karakterimiz daha sonra bu bileti eğilip alıyor ve hipodromdaki yarışı bu bilette bulunan at kazanıyor. Olaylar bu olaydan sonra başlıyor ve karakterin yaptığı hırsızlıkla karakterin iç dünyasına dalmaya başlıyoruz. İnsanın iç dünyasında batmasına ve tekrardan dirilişine şahit oluyoruz. Kitapla kalın.
Hollanda, tarihinin en sancılı günlerini yaşamaktayken, bu sırada Çiçek Üreticileri Derneği ilk siyah laleyi yetiştiren kişiyi ödüllendireceğini açıklar. Çiçeklere, özellikle de lalelere büyük bir ilgi duyan Cornelis van Baerle adındaki genç bir doktor, ilk siyah laleyi yetiştirmek için çalışmalara başlar. Ancak kaderindeki beklenmedik olumsuz gelişmeler bu genç adamın arzusunu suçsuz yere hapse girmekle sınar.
Aşk, kıskançlık, çaresizlik, umut ve fedakarlığın anlatıldığı harika bir eser. Olayların akışı, yazarın anlatış tarzı, betimlemeler, hissedilen duyguların okuyucuya aktarılabilmesi, kısacası tümüyle eşsiz bir kitap. Bana bir kitap önerir misin diye soranlara artık ilk sıralarda Önereceğim kitaplardan biri oldu. Keyifle okumanızı dilerim.
Kitapla kalın.
Marcus Aurelius Antoninus Augustus 161-180 yıllar arası Roma İmparatoru, 96-180 yılları arasında görev yapan " Beş İyi İmparator" dan sonuncusudur ve aynı zamanda en önemli Stoacı filozoflarından biri kabul edilir.
Haz, iyilik, kötülük, acı, mutluluk, şartlar ve durumlar ötesinde bir bakış açısıyla karşımıza çıkıyor. Derin kavramlar üzerine yalın ve gerçekçi bir yaklaşım var.
Sadece felsefeye meraklı olanlar değil, mutlu ve verimli bir hayat yaşamak isteyen herkesin dönüp dönüp bakması gereken bir eser.
Ünlü Roma İmparatoru Marcus Aurelius diyor ki: Mutluluk bir seçimdir. Denge, adalet, doğru bakış açısı, doğayla uyum ve sevgi gibi erdemlere sahip olursak mutlu olabiliriz. Peki iyi insan olmak, kendini ve dünyayı sevmek, insanları sevmek, hayvanları sevmek, doğayı sevmek yeterli midir mutlu olmak için? Neden bütün iyi insanlar mutlu değil o zaman?
Mutlu olmayı istemek mutlu olmak için yeterlidir" gibi bir bakış açısı var kitabın. Zaten bildiğimiz ve yapmaya çalıştığımız şeyleri tavsiye ediyor. Peki o zaman nerde yanlış yapıyoruz? Mutluluğun saklandığı yeri niye bulamıyoruz?
Kitapla kalın.
Unutma Mutlu Bir Hayat Çok Az Şeye Bağlıdır - Marcus AureliusErtürk Akşun · Destek Yayınları · 20202,799 okunma
Üçlemenin son kitabı...
Kitap, Oidipus trajedisinin devamı şeklindedir. Oidipus kendi annesiyle (İokaste) evlendiğini öğrenince kendini kör eder. Annesi lokaste ise intihar ederek yaşamına son verir. Krallık bundan sonraki süreçte İokaste ve Oidipus'un dört çocuğu arasında sırayla yönetilecektir. (İki erkek iki kız) Ancak iki erkek kardeş arasına anlaşmazlık girince Thebai surları önünde düello yaparlar ve ikisinin birden yaşamı son bulur.
Antigone kitabı bundan sonraki süreci anlatmaktadır. İki erkek kardeş öldükten sonra tahta amca Kreon çıkar. Kreon kral olduktan sonra ölen kardeşlerden birini kahraman diğerini hain ilan eder ve bu sıfatlara laik olarak gömülmelerini ister. Kız kardeş Antigone, Kreon'un kardeşlerinden birinin hain ilan edilmesine karşı çıkar ve Kreon'dan gizlice kardeşini onurlandırarak gömer. Süreç bundan sonra trajik bir şekilde ilerler. Serinin 3 kitabı sırasıyla;
1-) Kral Oidipus
2-) Oidipus Kolonosta
3-) Antigone
Kitapla kalın.
Yazarın okuduğum 2'nci kitabı ve kalemine hayranım. Kendimizden, çevremizden, gördüklerimizden, duyduklarımızdan, günümüzden, geçmişimizden bir şeyler bulabileceğimiz bir kalem. Yine çok severek okudum. Hayal mi gerçek mi çelişkisi yine mevcuttu. Masal mı, şiir mi, rüya mi... Mine Söğüt farkı. Çok akıcı ve merakla ilerleyen bir kitaptı. Tavsiyemdir.
"Ne doğumumuz ne ölümümüz ne de doğumla ölüm arasında can çekişerek sürdürdüğümüz hayatlar bize ait. Başkalarının isteklerinden doğuyor, başkalarının istediği gibi yaşıyor ve başkaları yüzünden ölüyoruz. Bizim sandığımız hayat bizim değil, bizim sandığımız beden bizim değil..."
Karanlık geçmişi tuhaf olaylarla dolu, bacakları dizlerinden kesik yaşlı Efsun Abla...
Kim olduğunu hatırlamayan, hafızasını yitirmiş Adnan Abi...
Sokaklarda orospuluk yaparak para kazanan toksikoman Hülya...
Bir sabah uyanıp düzenini, evini, ailesini, işini terk ederek sokaklardaki tekinsiz hayata karışan, kafası karışık şair Musa...
Ve çöpte bulunmuş bir bebek, Matruşka...
Hepsi birbirinden farklı 5 kişinin ortak hikayesi. Sefalet....
Kitapla kalın.
Merhabalar. Eserin yorumuna küçük bir bilgi ile başlamak istiyorum. Freud'a göre 3-6 yaş fallik dönem olarak adlandırılır. Bu dönemde çocuk sosyal ortamlara girmeye başlar. Kendisini başkalarıyla karşılaştırır ve kendi cinsiyetinin farkına varır. Kendi bedenini, cinsel organını keşfeder ve cinsel konulara ilgisi artar. Karşıt cinsiyetteki
Kitabımızda, ikisi novella, biri kisa hikaye olan üç eser bulunuyor. İlk eser; Sahaf Mendel, Polonya Rus sınırında doğmuş, otuz yıldır Viyana da yaşayan Jakob Mendel in trajik öyküsü anlatılıyor... Okurken kendimden geçtiğim, hayran kaldığım bir karakter oldu benim için Mendel, hikayenin sonu yüreğimi acıttı, değer yargısının doğru insanlarda kullanılmadığının bir kanıtıydı bu... Bibliyografya mucizesi, Mendel'i anlatan ideal bir terim kesinlikle...
İkinci eser; Görülmeyen Koleksiyon 'da, Berlinli ünlü bir sanat antikacısının, Alman Fransız savaş gazisi bir koleksiyonerle karşılaşmasının hüzünlü öyküsü anlatılıyor...
Üçüncü eser; Unutulmayacak Bir İnsan, paranın gücüne aldırmayan ve hiç düşman edinmeden yaşayan Anton' un öyküsü, herkesin birbirine güvenip yardım ettiği, polisin, mahkemelerin, hapishanelerin olmadığı ütopik bir yaşam modeli sunuluyor...
Ben iyiki okudum, okuyorum diyorum ve kalbimi Jakob Mendel de bırakıyorum... "Eğer rüzgar, bastığımız yerlerde, bizden kalan son izleri de yok edecekse, neye yarardı yaşamak..."
Sevgiyle Kalın Kitapsız Kalmayın.
Güldürdü ve düşündürdü.
Halley adındaki kuyruklu yıldızın Dünyaya doğru yaklaşması ve eğer ki çarparsa ne gibi sonuçlara yol açacağını öğrenen insanların özellikle kadınların yaşadığı telaş, korku, belirsizlik hali ele alınıyor. Yaşanılan bu telaş, günlük konuşmalar öyle güzel mizahi bir dille anlatılmış ki okurken çok keyif aldım.
İrfan Galip Bey ise kadınların bu konudaki bilgisizliğini fırsat bilerek konuşmalar yapar ve daha çok korkmalarına sebep olur. Bir kadın düşmanı olan İrfan Galip Bey içten içe hepsiyle alay eder. Bu konferanslar sırasında gizemli bir kadın tarafından mektuplar almaya başlar. Bu karşılıklı mektuplaşmalar zamanla aşka dönüşür.
Kadınların aklını küçümseyen karakterin yine bir kadın aklı, zekâsı tarafından oyuna getirilme süreci... Sürpriz sonlu, okurken yormayan hatta güldüren, tebessüm ettiren, ağır bir kitap sonrası ne okusam düşüncesinde olanlara naçizane tavsiye. Kitapla kalın.
Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaçHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202117.5k okunma
Hamlet'in İntikamı
İngiliz edebiyatının yanı sıra dünya tiyatro edebiyatının da en önemli yazarı olan Shakespeare'in yine en önemli eserlerinden biridir "Hamlet". Kral babasının ölümünden sonra annesi Gertrude'un amcası ile evlenmesinin ardından taht, amcası Cladius'a geçer. Babasının ölümü arkasındaki gerçeğin farkına varmasıyla intikam hırsı ve kabullenememe duyguları ile dolup taşan Hamlet, bundan sonra muhteşem bir duygu şölenine ev sahipliği yapar. Eleştirdiği sadece amcası değildir aslında tüm halkın yozlaştığını, insanlık ve güven duygularını da yitirdiğini anlatır Hamlet. Üç günde harcanıp biten sevgileri eleştirir, babasının ölümünden kısa bir süre sonra evlenen annesi üzerinden. Kendini umutsuz, çaresiz ve yalnız hisseder ama yine de karşılaştığı hayal kırıklığı ve ihanet karşısında yanlışa meydan okumayı seçer.
Shakespeare'in en uzun oyunudur "Hamlet". "Oedipus Kompleksi" teorisini ortaya koyan Sigmund Freud, bu teorisini inşa ederken Hamlet karakterinden de oldukça etkilenmiştir.
Birçok farklı yorumla sahnelenmiş ve sayısız esere ve uyarlamaya da konu olan, popüler yapımlara kaynaklık eden Hamlet'in İBB Şehir Tiyatroları tarafından Engin Alkan yönetmenliğinde sahnelenen tiyatro oyununu izledim ben de. Tek kelime ile muhteşemdi. Eseri okumanın yanı sıra oyununu da izlemek, hakkındaki araştırmaları, incelemeleri okumak kesinlikle oyunu daha iyi tahlil etmemizi sağlıyor.
Şeytanın laneti
Yazarın ilk ve tek romanı olan eseri geçtiğimiz günlerde okudum. Kendisiyle tanışma kitabım oldu ayrıca. Kitap toplumun değer ve yargılarına zarar verdiği iddiasıyla defalarca sansüre uğramış, birçok kez yazar tarafından düzeltilip tekrar yayımlatılmış, hatta öyle ki 1800'lü yılların sonlarında yazılmasına rağmen sansürsüz metni ancak 2000'lerde basılabilmiş...
Wilde akıcı bir üslup kullanmış, karakterlerinin konuşmaları üzerinden esere edebi bir tat da katmış. Kitapta çok güzel tespitler, altı çizilecek anlamlı cümleler olduğu kadar ön yargılı ifadeler, bazı kesimleri alaya alan, aşağılayan yorumlar da vardı. Yazarın bu sivri dilli cesur tavrı kitaptaki dikkate değer etkenlerdendi.
Eserde 3 önemli karakter var: Dorian, Basil, Henry. Ben bu karakterlerin Freud'un id, ego ve süperego kavramlarını temsil ettiğini düşünüyorum. İçgüdülerine kulak verip hazzın peşinden koşan Dorian id; akıllı ama ahlaksız olan, Dorian'i tutkularının peşinden gitmesi için akış hocalığı yapan, yol gösteren Henry ego; Dorian'ı sürekli korumaya çalışan, aşırıya kaçan sözleri için sürekli Henry'ye kızan Basil süpergo.
Tablo ile bütünleşen insan ruhu detayı, ünlü yazar ve şairlere göndermeler, mitlerden yararlanmalar romandaki diğer güzel unsurlardı. Bunlara 1-2 örnek verecek olursam Dorian'ın Narkissos ve Adonis'e benzetilmesini ve eserin Goethe'nin Faust'undan esinlendiği olgular olmasını söyleyebilirim.
Hoşça kalın, kitaplarla kalın.
Esrarengiz gerilim öyküleri.
Kitaba başlarken gerçekten de bu kadar içine çekecek derecede öyküler olduğunu düşünmemiştim fakat 12 öykünün çoğu içine çekecek derecede kaliteliydi. Özellikle "İnsan Koltuk", "Kırmızı Oda" ve "O-Sei Sahnede' öyküleri en güzel öykülerdi. Öykülerin sonu genelde beklenmedik şekilde sona erdiği için öykülerin son sayfasından genelde şaşırıyorsunuz. İthaki'nin Japon klasikleri serisini gerçekten sıkı şekilde takip ediyorum. Henüz Japon klasikleri ile buluşmayalara tavsiye ediyorum. Kitapla kalın.
ÇARESİZLİK...
Yaban Kazı bir Japon klasiği. Kitapta babasına bakmak için tefeci Suezo'nun metresi olmayı kabul eden O-Tama'nın etrafında gelişen olaylara şahit oluyoruz. Kitap Japonya'nın otoriter Edo döneminden sonra başlayan Meiji dönemi toplumsal ve sosyal hayatına ışık tutuyor. Kitap çevirisi çok sade ve akıcı olarak yapılmış. İyi okumalar dilerim. Kitapla kalın.
Gölge de kalıp Doğulaşmak mı, yoksa aydınlığı seçip Batılaşmak mı?
Tanizaki bu kitabında Japon mimarisini, kıyafetlerini, günlük eşyalarını batı medeniyetleri ile karşılaştırıp bunlar üzerine bir incelemede bulunmak istemiş. Yazar genel olarak Japon kültürünün batı kültürü arasına girdiğini fakat bu durumun bazı alanlarda hala telafi edilip tekrardan Japon kültürünün egemen olabileceğini ve bu nedenle de bu kitabı yazmak istediğini belirtmiş.
Bu kitabın benim açımdan en önemli yönü iste Japon mimarisini, kültürünü, kıyafetlerini, günlük eşyalarını daha yakından tanımak oldu. Yazar kitabı yazarken doğu medeniyeti ile gölgeyi batı medeniyeti ile aydınlığı tasvir etmiş. Fakat buradaki aydınlık iyi, güzel anlamına gelmiyor. Yazar kitapta tam tersi olarak gölge içersinde varlıkların daya güzel ve hoş olduğunu vurgulamaya çalışmış.
Japoncadan çeviren Burcu Erol'a buradan teşekkür etmek isterim kitap bir su gibi akıp gidiyor.
Zihinsel Olarak kusurlu olmak mı yoksa kusursuz olmak mı?
Charlie zihin yetersizliği olan bir birey. Yapılan deney ile Charlie zihinsel olarak üstün biri oluyor fakat Charli'nin hayatına zihinsel olarak iyi olmak olmamak kadar sorun çıkarıyor. Charlie'nin ailesi yakın dostları bu süreç içerisinde değişiyor ve Charli'nin hayatına daha yakından bakmak fırsatı buluyoruz. Herkese şiddetle okumayı ve Charlie ile empati kurmasını öneriyorum.
Sis ve Gece 25 Yaşında
Sis ve Gece Ahmet Ümit'in yazdığı ilk polisiye kitap. Kitap Minenin kayıp olması üzerine İstihbaratçı sevgilisi Sedat'ın Mineyi araması üzerine kurgulanmış. Tabi romanın alt katmanları ve olayları da mevcut Sedat Mineyi ararken Minenin ailesini apartmandaki komşusu daha yakından tanıma imkanı buluyor. Kitabın anlatmak istediği bir diğer nokta ise 1990'larda İstihbarat teşkilatının durumu ve teşkilattaki sivil - asker çatışması bununla beraber ortaya çıkan devrimci örgütü kitap sayesinde daha yakından görebiliyoruz.
Öğrenci Kız
Öğrenci kızın bir gününe şahit oluyoruz bu kitapta. Aslında kitap yazarın duyuların tercümanı gibi. Öğrenci kız gün içerisinde hayatı sorguluyor ve sürekli duygusal olarak iniş çıkış içersinde. Toplumsal kuralları, insan kişiliklerini sorgulamaya çalışıyor. Kitap zaten çerez gibi bir oturuşta bitecek ve akıcı bir dili var.
Bir Japon (日本) Klasiği: Nagasaki'nin Çanları
Dr. Takaşi Nagai'nin kendi gözünden 2. Dünya savaşı sırasında Japonya'ya gidiyoruz bu eserde. 2. Dünya savaşı sırasında ABD'nin Japonya'ya attığı nükleer bombalar; Hiroşima ve Nagasaki bu dramlara daha yakından bakıyoruz. Bu bombalar atıldıktan sonra doktor olan Takaşi Nagai'nin yaşadıkları sağlık ekibinin çoğunu kaybetmiş
Serinin ilk kitabı 'Çocukluğum'
Maksim Gorki okumak için çok iyi bir başlangıç olacağına yazarı tanıyıp diğer kitaplarında yarattığı karakter ile yaşantısı arasında bağ kurmak açısından önemli olduğunu düşünüyor.
Çocukluğum kitabı ile 1870-80 Rusyasına daha yakından bakıyoruz. Özellikle aile yapısını baskın ataerkil toplumu, Ortodoks Rusya'nın durumunu gözler önüne seriyor Gorki.
Gorki'nin çocukluğu hep acı ve kederle geçmiş. Babasının ölmesi annesinin tekrar evlenmesi nenesinin ona bakması katı disiplinli dedesi hayatı ona zindan etmesi hepsini daha yakından görmek imkanı buluyoruz.
Serinin diğer iki kitabı olan Ekmeğimi Kazanırken ve Üniversitelerim'i heyecanla okumayı bekliyorum.
Masallar tekrar eder.
Gerçekten son zamanlarda en fazla etkilendim kitap oldu özellikle bu kitaptan önce Kral Oidipus kitabını ve Rüstem ile Sührab hikâyesini bilmek kitaba ayrı biz zevk katıyor. Bu kitapla efsane ve masalların hala günümüzde yaşanabileceğini öğreniyoruz.
