"Sen orasına karışma, ben gelinime diploma da alırım, ehliyet de," dedi.
"Nasıl alırsın, İsmail abi?" diye sordu Pehlivan.
"Nasıl olacak, Pehlivan, parasıyla; paramız da var çok şükür."
Sonra kalktı, bir pencere açtı, bir yıldız görmek ve rahat bir soluk almak umuduyla gözlerini göğe dikti. Ama gök hem olmayacak gibi kararmış hem de çok aşağılara inmişti. Bir kez daha Meryem ebenin sözlerini yineledi:
"Şu gök delinse de bir soluk alsam!"
Ekranda kabak kafalı şişman politikacı görününce, "Bu herif bizim için çalışsa hiç böyle şişmanlar mıydı?" zayıf politikacılar görününce, "Şuna bak, aç hindilere dönmüş! Herifin kendine yararı yok ki bize bir yararı olsun!" deyip zaplamak da bir rahatlama biçimiydi.
Kanaldan kanala geçerek demeç veren politikacıları, masa başında oturup tartışan adamları gösteriyor, "Şu meymenetsizlere baksana! Hepsi aynı, hepsi aynı! Hepsi aynı şeyleri söylüyor. Televizyon mu bozuk, nedir!"
Kirpiklerinde birer damla yaş vardı, serçe parmağının ucuyla sildi. Ama tek başına bir kentten kalkıp başka bir kente gelmiş gibiydi, her işi başarabilecek ölçüde güçlü buluyordu kendini.
Elinde bir uzaktan kumanda bulunsun istiyor, herkes gibi. Alacak uzaktan kumandayı eline, dünyalara kumanda ettiğini düşünecek, gerçekte uzaktan kumandanın ona kumanda ettiğini, kendisinin uzaktan kumandaya çalıştığını hiçbir zaman bilemeyecek, herkes gibi.
Bütün hukuk, herhangi bir yerde veya herhangi bir zamanda toplum içinde kötülük etmemek ve kötülük görmemek için yapılmış bir anlaşmadan başka bir şey değildir.
Komünizm, ekonomik sınıfları yok ederek baskıyı ortadan kaldırmayı vadeder. Ancak tarihsel bulgular komünist yöntemlerin uygulanmasıyla yabancılaşmanın arttırdığını göstermektedir.
Aklın kıt olduğu insanlarda, o kimseyi bedenin istekleri yönetmeye kalkarsa, bunun ne kadar kötü sonuçlar doğuracağını gösterir. Hele böyle kimselerin kendilerini yönetemezken toplumu yönetmeye kalkmaları, topluma felaket getirecektir.