Çok çok geç artık! Sonsuza kadar konuşabiliriz ama hayatımı değiştiremem - başka hayatların ipleriyle sıkı sıkıya bağlanmış durumda çünkü..
Sayfa 337 - Ayrıntı Yayınları/ 125. Basım/2023Kitabı okuyor
Bu mutluluğun uzun süre böyle devam edebileceğini hayal etmeye başladım, belki de her zaman böyle olurdu. Mutluluk çok kolaydı. Babamın iyi davranması yetiyor, böylece annem mutlu oluyordu ve biz çocuklar da onunla birlikte mutlu oluyorduk. Ertesi gün, babam eve geç vakitte, çok yorgun bir halde döndü; artık iyi davranmıyordu, aynı baba değildi. Babama göre mutluluk o kadar kolay olmamalıydı.
Reklam
Ne çok neysem varmış..
Neyse. Biz şimdi bir şekilde yürüyebilmek, kendimize göre ayakta kalabilmek, dahası bu garip haritada bir başkasıyla hiçbir zaman yeterince paylaşılamayacak olan bu eski, hayali fotoğraflara artık boş verelim isterseniz, bir diğer söyleyişle, çalamadığımız kapılarımıza, sapamadığımız sokaklarımıza ve durup dururken, sanki hiçbir şey olmamışçasına bir denizin dalgalarıyla söyleşmelerimize bir kez daha dönüverelim, kendimiz, kanıksadığımız geç kalmalarımız olalım yani..
"Ama artık çok geç. Ben hasta bir adamım. Hayır, bedenim değil, ruhum hasta, beynim hasta. Bütün değerlerimi kaybettim sanki. Hiçbir şeyi umursamıyorum. Birkaç ay önce gelseydin her şey çok farklı olurdu. Ama artık çok geç."
Sayfa 460
Şehrin bu kısımları, artık neredeyse kimsenin gitmediği tarihi camilerle dolu. Hâlâ bakımları yapılıyor, çürüyüp gitmeleri engelleniyor. Namaz saatlerinde, bazen içeridesessizce ibadetini yapan birkaç kişiye rastlanıyor. Ama çoğunlukla hiç kimse olmuyor. Dindarlar salgından daha çok etkilendiler. İstatistiksel olarak böyle bir veri var, nedeni tam anlaşılamasa da. Bir düşünceye göre dindar insanlar, genel olarak inanmaya daha eğilimli oldukları için, abuklamaya karşı kendilerini korumakta zayıf kaldılar. Hastalığın varlığından haberdar oldukları halde, dini içerikli konuşmaların, vaazların, hutbelerin hastalık taşıyabileceğinden şüphelenmediler ya da bundan şüphelenmekte geç kaldılar. Üstüne üstlük salgının ilk günlerinde oluşan panik hali, özellikle muhafazakar kesimleri; interneti, akıllı telefonları ve salgının yayılmasından mesul gördükleri her türlü şeytan icadını düşman belleyip dine daha çok sarılmaya yöneltti. Böylece dinsel kaynaklardan gelen tehlikeye karşı iyice savunmasız kaldılar. Sonuçta dindar kesimlerde büyük bir kıyım oldu.
Reklam
"Elleri nasır tutmuş, bilekleri çalışmaktan şişmişti artık babamın. Çok çalışır, eve daima geç saatlerde gelirdi. Geç gelirdi ama odasına sessizce girer, üzerini sessizce değişir, sonra gaz lambasını üflerdi. Babam, asla zifiri karanlığı bulmadan uyuyamazdı. Ben o zamanlar 7-8 yaşlarındayım. Bir gün eve yine geç gelmişti. Hava çok sıcaktı. Su içmek için uyanmıştım, hiç unutmam dudaklarım kurumuştu. Odasında yatan babama baktım, lambayı açık unutmuştu..."
TOZLU SAHİFELERDEN ÇIKIP YÜREKLERE YERLEŞEN KAHRAMAN: KÜR ŞAD (BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ) Olay Örgüsü İncelemeye geçmeden önce romanın genişçe bir özetini vermek faydalı olacaktır. Olay 621 yılında, bir yaz gecesi başlar. Yüzbaşı Işbara Alp'ın buyruğundaki Gök Türk erleri bozkırda uyumaya çalışmaktadırlar. Ertesi gün Çin'e akın
"Gelin,benim dostlarım, Çok geç değildir henüz yeni bir dünya aramak için... çünkü benim amacım Ölünceye kadar yelken açmaktır ötesine gün batımının...ve Eski günlerdeki gücümüz olmasa da artık O yeri göğü titreten,biz yine de biziz; Halâ mangal gibi yüreğimiz var, Zaman ve kader yıpratsa da bizi,irademiz kuvvetli Çabalamak, araştırmak,bulmak ve pes etmemek için."
"Dedim size evet der diye!" Ağaçların arasından neşe ile bize doğru koşturanlar her zamanki tanıdık yüzlerdi. Nisan, Eren, Bulut, Araz ve Beste, babam... Sevdiğim herkes buradaydı. Eksik kalan her yanım artık daha anlamlıydı. Ben her şeyi çok geç öğrenmiştim aslında, aile olmayı, dost olmayı, sevmeyi ve sevilmeyi. Ama hepsini en güzel şekilde öğrenmiştim.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.