"Ama artık çok geç. Ben hasta bir adamım. Hayır, bedenim değil, ruhum hasta, beynim hasta. Bütün değerlerimi kaybettim sanki. Hiçbir şeyi umursamıyorum. Birkaç ay önce gelseydin her şey çok farklı olurdu. Ama artık çok geç."
Sayfa 460
Şehrin bu kısımları, artık neredeyse kimsenin gitmediği tarihi camilerle dolu. Hâlâ bakımları yapılıyor, çürüyüp gitmeleri engelleniyor. Namaz saatlerinde, bazen içeridesessizce ibadetini yapan birkaç kişiye rastlanıyor. Ama çoğunlukla hiç kimse olmuyor. Dindarlar salgından daha çok etkilendiler. İstatistiksel olarak böyle bir veri var, nedeni tam anlaşılamasa da. Bir düşünceye göre dindar insanlar, genel olarak inanmaya daha eğilimli oldukları için, abuklamaya karşı kendilerini korumakta zayıf kaldılar. Hastalığın varlığından haberdar oldukları halde, dini içerikli konuşmaların, vaazların, hutbelerin hastalık taşıyabileceğinden şüphelenmediler ya da bundan şüphelenmekte geç kaldılar. Üstüne üstlük salgının ilk günlerinde oluşan panik hali, özellikle muhafazakar kesimleri; interneti, akıllı telefonları ve salgının yayılmasından mesul gördükleri her türlü şeytan icadını düşman belleyip dine daha çok sarılmaya yöneltti. Böylece dinsel kaynaklardan gelen tehlikeye karşı iyice savunmasız kaldılar. Sonuçta dindar kesimlerde büyük bir kıyım oldu.
Reklam
"Elleri nasır tutmuş, bilekleri çalışmaktan şişmişti artık babamın. Çok çalışır, eve daima geç saatlerde gelirdi. Geç gelirdi ama odasına sessizce girer, üzerini sessizce değişir, sonra gaz lambasını üflerdi. Babam, asla zifiri karanlığı bulmadan uyuyamazdı. Ben o zamanlar 7-8 yaşlarındayım. Bir gün eve yine geç gelmişti. Hava çok sıcaktı. Su içmek için uyanmıştım, hiç unutmam dudaklarım kurumuştu. Odasında yatan babama baktım, lambayı açık unutmuştu..."
Bir yapıtın ön çalışmalarıyla yıllarımızı harcamış, bu arada, bu yapıtı gerçekleştirecek gücümüzü farkına varmadan yitirmiş oluruz. Bu yüzden, bu kadar uzun bir çabayla ve bir çok tehlike sonunda elde edilen zenginliğin tadını artık çıkaramayışımız ve başkaları için çalışmış oluşumuz, sık görülen bir durumdur; ya da yıllar boyunca çalışıp çabalayarak elde ettiğimiz bir görevi artık yerine getiremeyecek durumdayızdır; olaylar bizim için geç kalmıştır. Ya da tersine, başarılar ya da üretimler söz konusu olduğunda, biz olaylar için geç kalmışızdır; zamanın beğenisi değişmiştir. Konularla ilgilenmeyen yeni bir kuşak yetişmiştir; ötekiler, kestirmeden giderek bizden önce varmışlardır... Horatius aşağıdaki dizeleri yazarken, tam da bunları düşünüyor: Neden yorarsın zayıf ruhunu Sonu gelmez planlarla.
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar
TOZLU SAHİFELERDEN ÇIKIP YÜREKLERE YERLEŞEN KAHRAMAN: KÜR ŞAD (BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ) Olay Örgüsü İncelemeye geçmeden önce romanın genişçe bir özetini vermek faydalı olacaktır. Olay 621 yılında, bir yaz gecesi başlar. Yüzbaşı Işbara Alp'ın buyruğundaki Gök Türk erleri bozkırda uyumaya çalışmaktadırlar. Ertesi gün Çin'e akın
Mutlu ve mutsuz anlarda ortak bir sabırsızlık vardır, bilirsiniz. Beklemeye tahammülümüz yoktur, ne olacaksa olsundur iyi veya kötü. Hâlbuki belki yıllarca bir dert çekmişizdir ya da bu mutlu son için ne mutlu günleri geride bırakmışızdır. Belki de ertelemişizdir hep; dur bakalım demişizdir, yarın olsun, bayram olsun, bir uyuyalım, uyanalım...
Reklam
200 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
#platon(Eflatun) Antik Yunan Filozofu MÖ 428 ya da 427 başlarında Atina'da doğdu. Gramer, müzik ve jimnastikten oluşan, Atina'nın aristokrat gençlerine uygun temel eğitimi aldıktan sonra felsefe dersleri alır. Platon'u en çok etkileyen, hayatını değiştiren düşünür #sokrates olur. Onun öğrencisi olur. Genel kabul gören bir görüşe
Sokrates'in Savunması
Sokrates'in SavunmasıPlaton (Eflatun) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202052.9k okunma
"Gelin,benim dostlarım, Çok geç değildir henüz yeni bir dünya aramak için... çünkü benim amacım Ölünceye kadar yelken açmaktır ötesine gün batımının...ve Eski günlerdeki gücümüz olmasa da artık O yeri göğü titreten,biz yine de biziz; Halâ mangal gibi yüreğimiz var, Zaman ve kader yıpratsa da bizi,irademiz kuvvetli Çabalamak, araştırmak,bulmak ve pes etmemek için."
"Dedim size evet der diye!" Ağaçların arasından neşe ile bize doğru koşturanlar her zamanki tanıdık yüzlerdi. Nisan, Eren, Bulut, Araz ve Beste, babam... Sevdiğim herkes buradaydı. Eksik kalan her yanım artık daha anlamlıydı. Ben her şeyi çok geç öğrenmiştim aslında, aile olmayı, dost olmayı, sevmeyi ve sevilmeyi. Ama hepsini en güzel şekilde öğrenmiştim.
Günaydın. Yıllar geçse de büyüsek de hayallerimizin hepsine değil de birçoğuna kavuşsak da, daima bir şeyler noksan. Bir şeyler anlaşılmaz. Hiç bitmiyor insanın aradığı o "şey". "Mükemmel Günler"deki o diyalogu hatırlayın: "-Hâlâ anlam veremediğim pek çok şey var. -Hayat aşağı yukarı böyle bir şeydir." Ne tuhaf,
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.