Gün güneş ellerin olsun karanlık bana düştü
Hayalini düşte gördüm kollarım yana düştü
Dik çıkardım meydanlara yaslanırdım dağ gibi
Yüreğime kılıç vurdun ayrılık gına düştü.
Kimki canan için ölmez geldiğinde sırası
Arasat nere deseler iki kaşın arası Mecnun sahraya çağırır, sinemde ok yarası
Her yandan kılıç vururlar, kana kalkan istemem.
Dostun ayağına turab, toza kurban oluyum
Varımda o yoğumda o, aza kurban oluyum
Aşk ehlinin sofrasında tuza kurban oluyum
Namertlerin sofrasında bala mihnet eylemem.
Sen söyleme eller desin eğer varsa kıymetin
Aşkını kabristan eyle yıkılmasın devletin
Ey Sefai bu dünyada üç metre bez servetin
Ehli gönül sarrafa de altundan toz alınmaz.
Dün seni görende sinem sızladı,
Damarım çekildi dilim lâl oldu.
Kara kaşın başkaldırıp bakanda,
Aklım koydu gitti, fikrim kül oldu.
Salınır da, dağlar taşlar salınır,
Deli çaylar gibi gönlüm bulanır,
Seni görmeyince beynim dolanır,
Bir gün derler; Bu garip te del oldu.
Kurbanın olayım, kurtaran yok mu?
İki kelam etmek garibe çok mu ?
Bakışın kılıç mı, gülüşün ok mu?
Söküldü ciğerim, her yan al oldu.
Güzel seni bir kenara koymayım,
Hayalini seyrettikçe doymayım,
Yüzünü görüyüm sesin duymayım,
Kim ne bilsin, Sefai’ye hal oldu…