188 syf.
10/10 puan verdi
BAŞKALAŞIM GÖKHAN KELBAT İlk öykü TORPİL'de liyakat sisteminin acı gerçeğinde;her şeyin çıkar üzerine kurulduğu ve insanın insan olmaktan çıkartılarak hiçleştirilmeye başlandığı,sistemin çarkları altında ezilen bir insanlık söz konusudur. Bu ezilme, insanda yetersizlik duygusu veren büyük,
Başkalaşım
BaşkalaşımGökhan Kelbat · Ritim Sanat Yayınları · 202321 okunma
Hiç olmazsa bir çeyrek asır sulh ve sükûna ihtiyacımız vardır. Kılıç artık kınına girmelidir. Her ne kadar Türk'ü kalp ve kılıç yükseltti ise de; yine kalp ve kılıç devirdi. Bundan sonra kılıca, topa değil, küsküye dayanmak, sapana abanmak isterim. Kalp yerine dimağımla hareket etmek isterim. Cömertlik yerine millî çıkarımızı dikkate almalıyız.
Sayfa 71 - Mehmet Tolun BeyKitabı okuyor
Türkçe metrik vezinlere, meselâ Latinceye kıyas edilirse, Fransızcadan daha az müsait olan bir dildi. Aksanı olmayan yahut ancak konuşulan cümleye göre bazı aksan değerleri kazanabilen bu dilin uzun gelişmesinde bu vezne intibakı belki de Türk edebiyatının en mühim vâkıasıdır. İslâmlaşma devri şairlerinin hecenin dörtlüklerine benzeterek kullandıkları "Fâilâtün" gibi vezinler ve yine bugün kullandığımız (6+5)'in bir başka şekli olan (3+3+3+2)'nin muâdili Şehnâme vezni ile yapılan tecrü­beler (Kutadgu Bilig), şiir dilimizin, etrafında döneceği ve teşekkül edeceği mihverin başlangıcıdır. Dilin bünyesine bu kadar yabancı bir âletin ona bu tarzda hâkim oluşu, yavaş yavaş millî zevki benimsemesi veya kendi etra­fında zamanla kökleşecek ve tesir dairesini zamanla genişletecek bir zümre zevki ve dili yaratması, şiir tarihinin çok dikkate değer bir vâkıasıdır.
Sayfa 20 - YKY Yayınları
Ey nefsim! Deme: "Zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder. Derd-i maişetle sarhoştur." Çünkü ölüm değişmiyor. Firak, bekaya kalbolup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyadeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sürat peyda ediyor.
16. Asır gezgini Salomon Schweigger , ‘’ Bütün sahte dindarlar gibi Allahı kandırmak için camiler , mabetler gibi böyle muhteşem yapılar ortaya koyarlar . Buna rağmen evleri son derece mütevazi , ‘’ diyor . Bundan da anlaşılıyor ki Osmanlı da başka türlü bir anlayış var.
Vallahu'l-müyessirü li-külli asîr [Allah'tır her güçlüğü kolaylaştıran].
Ne güzel şarkılar vardı eskiden. Ne güzel zamanlar vardı eskiden. Hayâl içinde yaşatırlardı. Güldürür ağlatırlardı Duymadan biz, düşünmeden. Her an bir asır kadardı. O zaman herkes uzaktı ölümden. Candan sevdiklerimiz vardı. Hepsi başka güzeldi, bizi tanımazlardı. Bütün yollarımız geçerdi gül bahçelerinden. Ne güzel zamanlar vardı eskiden.
Ölüm Ölmüyor
"Ey nefsim! Deme: "Zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder. Derd-i maişetle sarhoştur." Çünkü ölüm değişmiyor. Firak, bekaya kalbolup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyadeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sürat peyda ediyor. Hem deme: "Ben de herkes gibiyim." Çünkü herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musibette beraber olmak demek olan teselli ise kabrin öbür tarafında pek esassızdır. Hem kendini başıboş zannetme. Zira şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle baksan hiçbir şeyi nizamsız, gayesiz göremezsin. Nasıl sen nizamsız, gayesiz kalabilirsin? "
ŞAİR GİBİ HAYKIR
Kaderin elinde azapta suskun Bedeninde değil yüreğinde kurşun Kasım yağmurdur gökyüzü durgun Felekte suç yok inadına vurgun Şair gibi haykır üretirsin sen Ne demektir susmak ürkek ve kısır Hemde çoktan geçti çeyrek asır Hasretler döküldü yürekte nasır Suleyman'ın halı olmuştur hasır
250 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.