Bir mah yanımsın sen meğer Bir asır bakmaya değer...
Kurtarıcı Arama İhaneti
Suya düşen yılana sarılır der atalarımız. Emperyalizmin güdümünde ki siyaset dünyası adeta bir yılan deryası. İlahi nutuk ile rol çalmaya kalkanları da görünce Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk kitabı ile bir asır önce ki uyarılarını yeniden hatırlatmak artık ulu bir göreve dönüştü. Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra Türkiye Cumhuriyeti
Reklam
her ne varsa yaşanılan aldım kabul ettim... alım al akım aktı... düştüm, koştum, kanadı dizlerim evet hepsi bendim... ne yöne dönsem yüzümü sanki bin asırdı... eteğimde uçuşan rüzgar, parmak uçlarımı okşuyor... nasıl anlatsam bu kokuyu: epeyce yol almış sonra oturmuş bir taşa dinlemiş gibi... yahut bir kaç günlük susuzluktan sonra suya kavuşmuş biri gibi... her yaşım bin asır gibi... bir ânımı anlatsam diğerlerinin hatrı kalır gibi... sanki ne yapsak eksik kalacak bir yerlerimiz. İnanması zor gibi geliyor ama çocukluğumun kokusunu alıyorum... bazen gözler kapanıyor ve babasının minik kızı, yine koşarak babasına sarılıyor... onbinlerce kez yıkanan ellerim hala başka anların izlerini taşıyor... eskiye özlem mi yoksa eskide kalmak mı bu bir ufak çelişki... F.S
"Vətən bağı" al-əlvandır
"Vətən bağı" al-əlvandır, Yox içində xarı bülbül. Nədən hər yerin əlvandır, Köksün altı, sarı bülbül?! Səhərin gülşən çağında, Nə gəzirsən bağı, bülbül?! Oxudun, ağlım apardın,
“Yirminci asırda zan ve vehimle millet idare edilemez!” Bundan yaklaşık bir asır önce Kâzım Karabekir, Meclis’te İstiklal Mahkemeleri Kanunu görüşülürken bu sözleri söylüyordu. Ancak eller kalktı, indi ve basını susturacak yasa maddeleri muhalefetin itirazlarına rağmen kabul edildi. İsmet İnönü’nün başında bulunduğu Ankara hükümeti, İstanbul’da yayın yapan ve ülkenin toplumsal hayatını etkileyen, gerektiğinde eleştirel tutum alabilen gazeteleri ‘yola getirmek’ istiyordu. 1925’te çıkan Takrir-i Sükûn Kanunu ile olağanüstü ek yetkiler verilen İstiklal Mahkemeleri harekete geçti. Mahkemelerdeki yargılamalar delil yönteminden çok vicdani kanaate göre yapılmaktaydı. Kararları kesindi; itiraz ve temyiz hakkı yoktu. Meclis’in onayına gerek olmadan idamlar hemen infaz ediliyordu! Mahkeme üyeleri milletvekiliydi. Birçok gazeteci, ‘casusluk yaptığı ve rejime muhalefet ettiği’ gerekçesiyle tutuklandı. Dönemin ünlü gazeteleri kapatılırken, önde gelen gazetecilerin ellerine kelepçe vuruldu. İdam sehpalarında sayıları bugün bile tartışılan yüzlerce kişi sallandırıldı. Hapis cezaları ve sürgünlerle Türkiye büyük acılar yaşadı. İskilipli Atıf Hoca, Şapka Kanunu’nun çıkmasından yaklaşık 1,5 yıl önce bastırdığı ve “Millî Eğitim Bakanlığı” tarafından da onaylanan “Frenk Mukallitliği ve Şapka” isimli risaleden dolayı yargılanıp idama mahkûm edildi.
Saatler bir asır geri alındı, yarim, bana uzak evlerin yeni dekore edilmiş pazar kahvaltıları. Bir hafta sonu eki yalnızlığı. yarim akıllı bir adamım bilhassa uzak göl kenarlarında yüksek rakımlı bir adama yokuş sorulmaz Çıkmıyorsa iniyordur bu zalim bu kış gecesi masalı tesellisi. Yarim, dayalı döşeli bir yatışmanın kırık aynalı prensesi damakta kalmış bir aşkın ince dal gibi gölgesi. yaram kabuğundan bir muskadır gönlümün en dağlık hediyesi.
Yılmaz Erdoğan
Yılmaz Erdoğan
Reklam
youtu.be/4xpBpMn-_u0 Osmanlı donanması Teğmeni Cemil Bahri Könne (Kunneh), cesur, dürüst, samimi, beyefendi, aktif, güvenilir, iyiliksever ve hümanist bir insan olarak tanınır, her zaman mağdur ve zayıf insanları koruması ve kollamasıyla bilinir. Bir asır önce bir Osmanlı deniz subayı tehcirde yer almayı reddetmiştir. 1915-17 Ermeni
Bir asır beklerim der ,sonra çekip gider.
Keşke 70'li yıllarda yaşasaydım. İnsan olmanın en heyecan verdiği yıllar. Modanın, duyguların ve şarkıların bile anlamı sonsuzdu. Şimdiki gibi instagram profillerinde teker teker gezinip, katalogdan elbise seçer gibi insanlar birbirlerini beğenip, buluşmaya çağırmıyordu. Maddiyat çok şeydi, ama şimdiki gibi her şey değildi. Abartılı estetikler ve barbie bebeklere özenmek zorunda kalan kadınlar yoktu. Shopsuz yüzler ve kas yapmak zorunda kalmayan adamlar vardı. Geride bıraktığımız asır, aslında her şeyiyle başkaydı. Sanki gerçek mutluluk 20. Yüz yılda bi yerlerde kaldı..
Reklam
Bu Gidiş Nereye? "Onlar boş şeylerden yüz çevirirler." (Müminin Suresi 23/3) "Kuşkusuz o insan kesinlikle hüsrandadır." (Asır 103/2) İnsanların çoğu zamanın kıymet ve değerini hakkıyla bilmedikleri için vakitlerini boş ve faydasız şeylere harcarlar. Bir insan eline telefonu alıp boş ve faydasız şeyleri izlemeye başlayınca
"15 ve 17. Yy'da Batılılarca yapılan katliamdan önce bu uygarlık su mühendisliği ve sulama, münavebeli ekim hayvan ıslahında, bilim, tarım, matematik, astronomi, tip alanlarında pek ileriydiler ve bu kültür mirası onlara 5 asır süren vahşi sömürgeciliğe karşı koyma imkanını vermiştir." 20. yy'ın başlarında, artık Kızılderililer yüksek medeniyetleri ve kültürleriyle yok edilmişlerdi.
Enes

Enes

@enesbir
·
14 Nisan 12:56
Amerika'da Yerlilerin Bugünkü Durumu
İnka, Aztek ve Maya uygarlıklarını kuranlar şimdiki ABD'de Şili, Peru ve Bolivya'daki Kızılderililerin atalarıydı. Sulama, tarım, hayvan yetiştiriciliği, astronomi, tıp, mimarlık, matematik sahalarında son derece ileri bir medeniyete sahiptiler. Ancak Batılılar buraya ayak bastıktan sonra büyük bir katliama maruz kalan bu insanların medeniyetleri yerle bir edildi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.