Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
328 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Flora ve Hannah, aralarında yaklaşık yarım asır var. İkisinin hayatları da fay hatlarıyla dolu. Ufak bir sallantıda yıkılıp gidecekler belki ama gerçeğin peşinde olmaları sağlamlaştırıyor onları. Hatta kaskatı kesiliyorlar. Aşka, sınırlara, savaşa ve barışa. Flora’nın hikayesi Paris’te başlıyor. Hannah’ın Londra’da. Dünya küçük bir öyküyle kıyaslandığında ~ . Alba Arikha bir ömrü, o hayata değenleri ustalıkla anlatıyor. Mekanlar ve zaman canlı, travmalar can yakıcı Eğer Beni Ararsan’da. Karakter bolluğuyla birlikte hepsinin ayrı bir yeri oldu bende çünkü hepsinin hikayesine değinmiş yazar. İyisiyle, kötüsüyle, kabul edilemez görüleniyle bile.. Severek okudum. . Aylin Ülçer çevirisi, Virginia Elena Patrone kapak tasarımıyla ~
Eğer Beni Ararsan
Eğer Beni ArarsanAlba Arıkha · Notos Kitap Yayınevi · 20233 okunma
Belki bir asır sonra, belki on asır sonra, Son mutlaka kapıyı çalacak.
Sayfa 38
Reklam
Viyana bozgunundan sonra, Belgradda idam edilen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, namazından sonra Vücudum toprağa düşsün diyerek odanın kilimlerini toplatmış, uzun sakalını kendi eliyle kaldırarak cellâdın kemendi geçirmesine yardım etmiş ve cellâda "sanatını maharetle yap!"demişti. Gene Onyedinci asır vezirlerinden Hezarpâre Ahmet Paşa ise, cellâdı karşısında görünce, " vay kâfir kahpe oğlu!" diye bağırmış, mukavemet göstermiş, bir ahıra sürüklenerek götürülmüş, cellât, paşanın başındaki kavuğu alıp kendi başına, kendi başındaki kirli külahı da paşanın başına koyduktan sonra onu bir yumrukta çökertip boynuna yağlı kemendi atmıştı. Taşrada, cellât gönderilip idam edilen siyasî mahkûmların, hükmün infazından sonra hemen daima başı, yolda bozulmaması için bal doldurulmuş bir kıl torba içinde cellat tarafından İstanbula getirilir ve payitahtta yıkandıktan sonra teşhirle defnedilirdi.
Mahkûmları söyletmek için cellâtlar tarafından tatbik edilen işkenceler:
Ustura ile diri diri deri yüzmek, saçları kesilen başa ateşte kızıl hale getirilmiş demir tas giydirmek cımbızla sinirleri çekmek, bir uzvun içine sonda gibi burgu sokmak, kaynar sudan soğuk suya ve soğuk sudan kaynar suya sokup çıkartmak, çekiçle kol ve bacak, el ve ayak kemiklerini kırmak... İdamından evvel kendisine bu korkunç işkenceler tatbik edilmiş devlet adamları, Onyedinci asır defterdarlarından Yahnikapan Abdülkerim Paşa ile Sadrazam Melek Ahmet Paşa'nın kethüdası yani dahiliye nazırı Gadde kethüdadır.Usulen, bir devlet adamı idama mahkûm olunca, ferman, kendisine bostancıbaşı tarafından eteği öpülerek hürmet gösterilir ve teselli yollu sözler söylenir ve aptes alıp iki rekât namaz kılmasına müsaade olunurdu; bu tebliğ ekseriya da metanetle karşılanırdı.
Onaltıncı asır sonlarında, bostancıbaşılardan Ferhat Ağa, bir defaya mahsus olarak bir top cezası icad etmişti: Suçlu, genç bir yeniçeri idi. bir imamın nikâhlı genç karısını kandırıp kaçırmış, kadının saçlarını keserek oğlan kıyafetine sokmuş, pervasızca bir müddet yanı sıra gezdirmişti. Usküdar'da yakalandı. Tophaneye götürüldü. Ferhat Ağa, ;engeli, çarmıhı, kazığı az gördü, delikanlıyı çırılçıplak soydurttu, bilek, dirsek, diz ve ayak mafsalların demir çekiçlerle kırdırıp zavallıyı yağlı paçavralara sararak birhavan topunun namlusuna gülle gibi tıktırttı, sonra topu ateşleterek havaya fırlattı, paramparça etti.
Onyedinci asır ortalarında, bir sinir hastası olan Sultan İbrahim de İstanbul şehrinin içinde arabayı yasak etmişti. Bir gün bir üfürükçü hocaya okunmağa giderken yolda bir arabaya rastladı; fevkalâde sinirlendi ve bu basit zabıta vakasından Sadrazamı mesul tuttu; Sadrazam Salih Paşayı, ki, değerli, namuslu bir vezirdi, gittiği üfürükçünün evine çağırttı ve gözünün önünde bir kuyu ipi ile boğdurttu.
Reklam
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
Türkler ister galip, ister mağlup ve ister hakim, ister mahkum olsunlar, hiçbir zaman hiçbir yerde milli dillerine karşı besledikleri imandan inhiraf etmemişlerdir, eski soy hatıralarını unutmamışlardır. Miladın 800 tarihinden 1000 tarihine kadar iki asır içinde Türkler şamanilikten nesturi hristiyanlığına ve nesturilikten de Müslümanlığa geçmek suretiyle üç defa din değiştirdikleri halde dil değiştirmemişlerdir. Leon Cahun'dan alıntı.
Sayfa 211 - Yağmur YayınlarıKitabı okudu
Şark Meselesi
Habsburglar'ın payitahtı Viyana bile birçok defalar Türklerin hücumuna maruz olmuştu. Fakat Türklerin mesaisi Alp engellerini aşamamış , Macaristan az bir zaman sonra ellerinden çıkmıştı. On yedinci asrın sonunda Avusturya orduları Macaristan'da ki Macarları İslam hâkimiyetinden . çıkarıyor, Viyana hükümetinin Cermen vesayeti altına sokuyordu. İşte bu, Türkler için geri çekilmenin, Avusturyalılar için doğuya doğru ilerlemenin (drang nach osten) ki, bugün zaruri olarak Avusturya siyasetinin esasını teşkil eden temel fikrin başlangıcı idi. Şark Meselesi'nin tarihi de, Türklerin Avrupa'dan çekilmelerinin tarihidir. Ve bu çekilme de zaruri idi; çünkü Türkler buralarda esaslı hiçbir şey tesis edememişlerdi. Son hadiseler de gösterdi ki, Türklerin vatanperverlikleri sürekli ve devamlılığı olan bir faaliyet şeklinde bir hükümet teşkilatı vücuda getirmeye kadir değil. Hatta şu da denildi: "Türkler dört asır ve hatta daha fazla bir müddet Avrupa'da çadır kurmuşlardır". Bununla birlikte Türkler burada yalnız fatihlik, kaşiflikten başka bir şey yapmak istememişler veya yapamamışlardı .
Atatürk'ün Yazdığı "Tuna" Şiiri
Tuna Gafil hangi üç asır, hangi on asır Tuna ezelden Türk diyarıdır. Bilinen tarihler söylememiş bunu, Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak Dinleyin sesini doğan tarihin Aydınlıkta karaltılı şafak Yalan tarihi gömüp doğru tarihe gidin! Nehirlerdir Türkün şaşmaz yol mühendisleri Her nehir Türk'ü bilir her nehri Tuna'nın da kıyısından gitti
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.