-Şuranda birazcık dert kalmış.
Orası değil ya biraz sağ, azıcık yukarı, heh işte tam orada.
-Geçti mi?
-Hayır, dur ya ben alayım.
-Olmaz Tolga!
-Neden, ne olacak?
-Çünkü o zaman dert sana geçmiş olur.
-Canım o sendeyken dert. Bana geçince benimkilerin arasında belli olmayacak kadar küçük ve yitik kalacak.
-Yine abartmıyor musun? Biraz daha
(Müzik sesleri yine tüm apartmana yayılmış.)
-Geldim bekle!
-Benim ben!
(Kapı açılır.)
-Biliyoruz herhalde “benim ben” diyor ya, geç hadi hocam bey.
-Bütün gün bu anı bekliyorum.
-Hm. Hangi anı?
-Evime geldiğim anı yavrum?
-Bak sen. Gelişme kaydedilmiş Tolga Bey? Evimler falan filan.
-Ee bebeğim öyle davran, evinde hisset kendini, yoksa uyurken
Hadi canım siz de nereden yanımda oluyormuş. Yanımda olup bana yardım etseydi o felaketi yaşar mıydım hiç? Pekälä şiiri hatırlamamı sağlayabilirdi ama yapmadı bunu. Şefkatini de yardımını da benden esirgedi."
Dr. Mavi, elinde olmadan şefkatle gülümseyerek konuştu.
"Yaratıcının sana nasıl yardım edeceğini sen belirleyemez- sin değil mi Kırmızı? Çünkü Mutlak Varlık olan O, sen değilsin. O, o gün şefkatini sana öğretmeninle yolladı. Öğretmenin sana sımsıkı sarılırken, O'nun rahmeti seni kuşatıyordu aslında. Peki sen ne yapıyorsun, kendi benliğinin biçimlendirdiği, kendi uygun gördüğün yardımı talep ediyor, hatta diretiyor ve Yaratıcıya seçim hakkı tanımıyorsun. O'na sana nasıl yardım etmesi gerektiğini söyleme cüreti gösterip, senin istediğin şekilde dav- ranmadı, merhametini senin uygun gördüğün şekilde göstermedi diye O'nu merhametsizlikle, seni sevmemekle, sana değer vermemekle suçluyorsun."
Var mısın bilmiyorum...
Olman ya da olmaman çok bi' şeyi değiştirmezdi.
Varsan diye iyi olmaya çalıştığımı sanırdım önceleri...
Sonra kendimin farkına varmaya başladım.
İçimden iyilik geldiği için iyiydim.
Bi' gün içimden kötülük gelirse mi?
O da geldiğinde değerlendirmem gereken bi' konu artık.
Bi' de bunu
"Aşk nedir? Sokaklarda çok fakir ve aşık genç bir adamla tanışmıştım. Şapkası eskiydi, paltosu yıpranmıştı. Ayakkabılarından su, ruhundan yıldızlar geçiyordu..."
...Ayrıca sevdiğin gence karşı yoğun hisler taşıdığın için suçluluk hissetmen şundan da gereksiz; bu duygular O'nun yaratması. Ona duyduğun sevgiyi O'nun kalbinde yarattığı bir nakış olarak düşün. O'nun bir sanatı, tecellisi.
"Bir de...başka bir şey daha var.. " diyorum merakını çekmeye çalışarak.
"Ne?"
"Sen onu sevmiyorsun aslında. "
"Hadi canım dalga mı geçiyorsunuz? "
Aslında diyorum "aslında"yı vurgulayarak;
"Yaratıcı'nın onda tecelli eden Cemal, Kemal ve İhsan'ın seviyorsun. Yani onu severken Aslında O'nu seviyorsun."
Sayfa 171 - kendime not: tevafuk oldu, ilacımı aldım.Kitabı okudu
30 is loadingi hissederken mutlu olan var mı acaba, neyse ki kabre koşar adım gidiyoruz artık bundan sonrası. Artık düzeltemediğim şeyler için daha erken vakit var hallolur gibi cümleler kuramayacağım lügatten birden çıktı. 26 yılda yirmi altı şey öğrenmiş miyimdir acaba, sanmam. Sadece tek bir şey farkettim sanırım 6 yaşımdaki benle 26 olan ben
- “Ben İyi de yahu! Senden ayrıldıktan iki ay sonra başka biriyle mi başladı? Doğum gününü onunla mı kutladı. Çok anlam yükledin Martin. Onun doğum günü için yaptığın hazırlıkları bilmem beni de üzdü… Evlenme teklifi edeceğini benimle paylaştığında, o anın heyecanını anlatırken gözlerin gülüyordu. Mutluluğun beni dahi sarmaştı. Gün boyu kendimi
Upuzun bir sinema filminden sonra koltuğa yapışıp kalmak gibi bir his…
Baştan uyarmam gerekiyor ki bu inceleme bol spoiler içeriyor olacak. Ayn Rand` tan daha önce Hayatın Kaynağını okumuştum ve uzun süre etkisinden çıkamamıştım. Kitabı incelerken iki kitabın karşılaştırmasına da ara ara yer vermek istiyorum.
Bu kitap benim gözümde bir başyapıt.
"Olmasaydı sonumuz böyle!"
Şiştt...
Sakin.
Spoiler falan vermedim.
Ama ne olur benden bu kitabı spoiler vermeden incelememi beklemeyin, yine de elimden geleni yapacağım. En son Martin Eden beni bu kadar yakmış, yıkmıştı. Ama Martin için üzülmüştüm o kitapta. Bu kitapta kime tutunduysam kaldı elimde.
Ağaca güvendim çürüdü. İnsana
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
TERAZİ KIZI-ENGİN AŞKIN,104 sayfa
Kitap kısa kısa ama çok etkileyici on dört öyküden oluşuyor.Hayata dair,günlük yaşantımızda başımıza gelebilecek olaylar veya karşılaşabileceğimiz kişiler.
Sade ve akıcı bir dil ile yazılmış ve elinizden bırakamadan okunacak çok güzel öyküler var.Bazıları melankolik,bazıları buram buram aşk kokan,ayrılmak
Bugün günlerden cuma. O sofu çocuk öğle tatilinde seni yakaladı. Hadi seninle cuma namazına gidelim dedi.
—Namaz mı? Ben onu terk edeli yıllar var.
—Canım hadi. İyi ya yıllarca evvel kaybettiğin bir dostuna kavuşmuş olursun.
Bu söz sana çok dokundu. Yıllarca evvel kaybedilen bir dost. Hakikaten sen böyle bir dost kaybetmiştin onu arıyordun.