BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
Ruh Adam'da Dil ve Şiir: Ruh tahlillerinin ve bir psikolojik romanın bu kadar akıcı ve anlaşılır bir dille yazılmış olması, bana öyle geliyor ki, sadece Atsız nesrinin başarabileceği bir iştir. Eserde evet, işmizaz, muhayyele, muhassala, istihfaf, ihfâ, garâmî, cemad, tarziye gibi bugün artık seyrek kullanılan, gençler tarafından pek
Reklam
"Eğer bir ilahi ilkeye inanacaksak, onun mutlak aşk, bilgelik ve birlik olduğu gibi, mutlak uyum, mantık ve adalet olduğuna da inanmak isteriz, ister zengin ve mutlu bir insan, ister bunu hak edecek hiçbir şey yapmamış olduğu halde doğumdan ölüme sefalet içinde yaşayan bir insan olsun, her canı çok kısa denebilecek bir süre için yaratan bir Tanrı, bir Tanrı'dan daha çok duyarsız bir canavara benziyor."
Biraz uzun bir alıntı ama bence buna değer.
"Amor intellectualis quo Murphy ipsum amat" Ne yazık ki öykümüzün "Murphy'nin Usu" diye adlandıracağımız şeyi tanımlayacak yerine gelmiş bulunuyoruz. Tanrıya șükür bu aleti gerçekte olduğu biçimde ele alacak değiliz, oldukça yersiz ve gereksiz bir tutum olurdu bu. Yalnızca Murphy'nin usunu duyumsayışı ve
Eskiden insanların birbirini tanıması için uzun zaman geçmesi gerektiğine inanırdı. Halbuki şimdi zaman denilen kavramın farklı türleri olduğunu düşünüyordu. Aslında tek bir kelime ile birden fazla şey açıklamaya çalışıyorduk. "Zaman-1" körelmiş alışkanlıkların, köhnemiş uğraşların, habire telaş içinde ama hep yerinde sayarak koşturmacaların monoton ve mekanik gidişatıydı. "Zaman-2" sürprizlerle ve sihirle dolu, iniş çıkışı bol, pupa yelken, sarhoş edici bir akıştı. "Zaman-3" Tanrı'nın mutlak zamanıydı. Zaman-1 ve Zaman-2 aynı hızda akmıyordu. Zaman-3 ise her şeyi kapsayarak diğer zamanları hem yutuyor, hem yaratıyordu.
Sayfa 410
Onu kendilerine din yapanların gözünde aşk “mutlak bir şeydir”, hiçbir şekilde sorgulanamaz. Ötekiler, bunun aksine burada da ateizme değer verirler: Onlara bakılırsa “arkasında hiçbir şey yoktur” aşkın - olsa olsa biraz biyokimya vardır.
Reklam
Aşkım o gün başladı demiştim ya, acılarımın da aynı gün başladığını söyleyebilirim. Zinaida'nın yokluğunda eriyip gidiyordum. Aklıma hiçbir şey gelmiyordu, her şeyi elimden düşürüyordum, gergin bir şekilde sürekli onu düşünüyordum. Dediğim gibi, eriyip bitmiştim. Yorgundum. Dahası, varlığı da beni daha iyi hissettirmiyordu. Kıskanıyordum, onun gözünde ne kadar değersiz olduğumun farkındaydım. Aptalca somurtuyor, köşeme çekiliyordum. Yine de karşı konulmaz bir güç beni ona çekiyor, her seferinde kendimi, istenç dışı bir şevk titremesiyle Zinaida'nın odasında buluyordum. Zinaida da ona âşık olduğumun farkındaydı. Zaten saklamak gibi bir düşüncem de yoktu. Duygularımı alaya aldı, beni kandırdı, şımarttı ve eziyet etti. Başkasının en büyük sevinçlerinin ve en derin kederlerinin karşılıksız ve mutlak kaynağı olmak çok tatlıdır. Bense Zinaida'nın elinde mum gibi eriyordum.
Sayfa 44
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
Yakında bir büyük saadete erişme sevincinden ortaya çıkan bir ask sarhoşluğu eseridir. Bundan dolayı affınızı dilerim. Şimdi bana gündüzlerim de, gecelerimde, hülyalarımda, rüyalarımda durmadan görünen cehreniz her neyse, mutlak siz osunuz. Yahut tabii eşkâliniz her neden ibaretse gönlümde resmettiğim ve canlandırdığım şekil de ondan başka bir şey değildir. Sözlerinizin bende yarattığı tesire göre Yaradan sizi öyle yaratmış ki bir nokta ilave veya eksiltmekle şahsınızı düzeltmeye kalkışmak Allah'ın size bağışladığı sonsuz bilgi ve ahlak olgunluğuna karşı bir nankörlük olur. Benim için siz, o güzellik ömeğisiniz ki size uygun düşmeyen diğer güzeller baskalarınca hayret verici olsalar da bence makbul olamazlar. Of anlatamıyorum. Ben şimdi güzelliğin bilinen kurallarından çıktım. Güzel sanatları, estetiği her bir şeyi inkâr ediyorum... Siz neyseniz güzellik işte odur. Sizi her ne şekil ve vasıfta bulursam onu kendim için halis güzellik sayacağım. Sanatta ölçü ve örnek kabul edeceğim.
Çoğu insan, yapabileceği en büyük fedakârlığın bir şey uğruna ölmek olduğunu düşünürdü. Yanılıyorlardı. Yapabileceğiniz en büyük fedakârlık; bir şey uğruna yaşamak, onun benliğinizi tüketmesine ve sizi hiç tanımadığınız bir hale dönüştürmesine izin vermekti. Ölüm unutulurdu; yaşamak ise mutlak olan şeydi, var olan en sert gerçekti.
Sayfa 150 - AlexKitabı okudu
766 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.