Yahut dönmek diye bir ihtimal olmasaydı;
Yeşerir miydi Sonbahara esir olup;
Zemheride ayaza tutulan yaprak...?
Parlar mıydı yıldızlar, ay doğup;
Güneş ısıtır mıydı her yanı?
Gülmeyi unutan gözlerde bir tutam gülücük oluşur muydu; ?
Sessiz ama çok şey anlatırcasına
Nehirler böyle candan akar mıydı; ?
Ve denizler kumsala böyle koşar mıydı?
Yahut
“Anneme -kucağına sığındığım bir çocuk sevinciyle-“
“Biri kız üçü erkek
Gözlerinden deniz
Saçlarından güneş fışkıran çocuklarım var benim;
Acı ve yokluklarla gıdım gıdım emzirdiğim…”
Yüreğinde kırılan fay hatları
Yüreğinde enkaz
Yüzünde kıvrım kıvrım dolanan depremlerin derin çatlak izleri
Gözlerinde eski yağmurlardan kalma ıslak bir
Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça, ateşler sahinin hayalleri
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakış da ben