Batı rüzgârına bayılırım. Sanki umut ve mutluluk şarkıları söylüyor gibi, sence de öyle değil mi? Ne zaman doğu rüzgarı esse aklıma hep hüzünlü yağmurlar, kumsala vuran kederli dalgalar gelir.
“İlkbaharda her şey yenilenir.” dedi Anne. “İlkbaharın kendisi de yenidir zaten. Hiçbir ilkbahar bir öncekine benzemez. Her ilkbaharın kendine özgü tatlı bir yanı vardır.”
“ Hatta ağlamaktan da şimdilik vazgeçtim. Bunu yapmayı daha uygun bir mevsime bırakacak ve şimdi oldukça sakin ve kendimi toplamış şekilde yatağıma yatıp uyuyacağım.”
Çevrelerindeki her şey sonbahardan söz ediyor gibiydi. Deniz uzaktan sertçe gürlüyordu; çıplak ve yoz tarlalar altın sarısı bir renge bürünmüş, Green Gables'ın altındaki vadiden akan nehir ise mosmor yıldız çiçekleriyle dolmuştu. Parlak Sular Gölü ise mavi... Mavi... Masmaviydi. Ne ilkbaharın değişken mavisine ne de yaz mevsiminin soluk mavisine benziyordu. Gölün rengi berrak, donuk, sakin bir maviydi. Sanki sular taşkın ruh hallerinden sıyrılmış, döne döne süzülen rüyaların içinde derin bir sükûnete gömülmüştü.
- “Hedefim yapmak istediğim şeydir ve ben bundan her zaman eminimdir. Gerekçemse daha çok neden istediğimde ilgilidir ve ben bundan hiçbir zaman emin değilimdir."
- “Bu, zihnimizin bize oyunlar oynayabileceği manasına da gelir mi?"
- "Evet."