Serien kuzey'in başkentinin imparaorluk'un zaferi
Önündeki son engelin adınıtanıdı.kollarını göğsünde kavuşturdu.diyer kızın anılarını hatırlayıp imparator'un bir zamanlar valla yarl'ın
Tavsiye ettiği gibi ordu ayırdığını fark edince yüzünde bir sırıtış belirdi.
Eski yelken ve kürek devri gemiciliğinde, her gemide birkaç
tane talimli maymun bulunurdu. Bunlar, açık denizde gemilerin
direklerinin tâ tepesine tırmanarak korsan gözcülüğü yaparlardı;
gayet keskin olan gözleriyle ufukta bir gemi gördükleri zaman
bağırarak haber verirler, gemiciler de bir korsan çengine hazır bulunurlardı. İstanbulun yelken, halat, makara, kürek, zift, varil,lenger.. Hulâsa bütün gemi teçhizat ve levazımının satıldığı yer
Galatada, iki köprü başı arasındaki saha idi. Gaziköprüsü başında
Sokullu Mehmed Paşa camii Azap kapısı camii civarında da bir sıra
maymuncu dükkânları vardı; tersane gemileri ve sair tüccar
gemileri için talimli maymunlar burada satılırdı. Üçüncü Muradın
hocası Abdülkerim efendi gayet mutaassıp, asabi, her aklına
geleni yapan, Padişah üzerindeki nüfuzuna dayanarak hiç
kimseden korkmayan bir adamdı. Güzel konuşur, camilerde vaaz
ettiği zaman dinleyicileri kendisine meftun ederdi. Bir gün, hoca
efendi bir kitapta Maymun fuhşa âlet olur diye bir bend okumuş,
asabiyetinden ateş kesilmişti; hemen arkasına binlerce insan
toplayarak Azapkapısı çarşısına gitmiş, maymuncu dükkânlarını
basmış, ne kadar maymun varsa yakalatıp biçare hayvanları
oradaki ağaçlara astırarak idam ettirmişti. Halkta pek haklı olarak
bu mutaassıp hocaya "Maymunkeş" lâkabını takmıştı.
"Huyu suyu aykırı, dilleri başka olanlar birbirlerine ısınamazlar." derler a. Yalan! Beraber çalışıp beraber çile çeken insanlar birbirlerine öyle bağlanıyorlar ki, bir kısmı buz bir kısmı da ateş olsa, birbirine uyup canciğer kardeş oluyorlar.
“Bir filmin başrol oyuncuları olduğumuzu düşünsek de dekorun önemsiz ayrıntılarından başka bir şey değiliz aslında. Biz, biri ışığı yaktığında kendini seçilmiş bir ateş böceği sanan bir lambanın üzerindeki tozuz sadece.”
~~~
[••Bana dönüp öyle bir baktı...Bana dönüp öyle bir baktı ki bakışları kalbimden girip sırtımdan çıktı sandım."Ben artık nafileyim babam"dedi.••]
~~~
Koşuşan iki ateş gibi konuşmuştuk
İki küçük geveze gece sineğiydik
Düşlerimiz el ele tutuşmuştu,
El ele tutuşmuş iki kelebek gibi.
Gidecektik, kaçacaktık buralardan
Uzak ülkeler düşlemiştik.
Büyük gemiler yüzmüştü ruhumuzda
Ben Işıl'ın yelkenini üflememiştim
Bensiz uzaklara gitmesin diye
Pirinç taneleri savurmuştuk havaya,
Grapon kâğıtları, konfetiler...
Fener alayı geçmişti gözlerimden
Işıl sevinçle alkışlamıştı.
bana sessiz ol diyorsun
görüşlerim güzelliğimden çalıyormuş
oysa sen söndür diye değil
içimde yanan ateş
kolay lokma olduğumdan değil
dilimin hafifliği
yaradılıştan ağırım
yarı bıçak yarı ipek
unutması zor
kolay değil
aklın izlemesi