"Seni öyle seviyorum ki. O kadar sevdim ki seni. Ne kadar sevdiğimi söyleyeyim mi sana? Gelincik tarlalarından geçerken, kendin de mis kokulu bir gelincikçiçeği, akşamın tamamını içine çekip içmiştin. Ve ayak bileklerinin etrafında dalgalanan elbisen bir yalaz gibiydi günbatımında. Ama başın eğikti ışıkta, saçlarınsa yanıyordu bütün o öpücüklerimden, alev alevdi hala. Öylece yürüyüp giderken dönüp dönüp bana bakmıştın. Elindeki fener parıl parıl parlayan bir gül gibi sallanmış durmuştu alacakaranlığın içinde. Yarın yeniden göreceğim seni. Buradaki şapelin penceresi altında, burada, mumların ışığının düştüğü, saçlarının altın bir ormana dönüştüğü yerde; burada, nergislerin ayak bileklerine hafif öpücükler gibi şefkatle sürtündüğü yerde. Her akşam alacakaranlık vaktinde yeniden göreceğim seni. Birbirimizden asla ayrılmayacağız. Öyle seviyorum ki seni! Ne kadar sevdiğimi söyleyeyim mi sana?"
Su antidepresanlarin ayak üstünde uyutma şeyi olmasa muhteşem nimet
Reklam
II-Bir ada arıyorum
Bir ada arıyorum. Sen ben kavgasından uzak. İnce hesaplardan. Bir ada ki, ona gelen unutsa adını, mesleğini, bencil ihtiraslarını. Soyunsa kinlerinden, hasetlerinden bir bir. Yeterince yer olduğundan kelli güneşin altında, denizde ve kıyıda, kimsenin gözü olmasa başkasının yerinde. Uzanıp düşünmemek, sadece yaşamak tadı ile yetinip bıraksa kendini kendine. Ayak oyunlarına sapmadan. Dedikodu yapmadan. Bıraksa kendini hafif rüzgâra, deniz minaresi gibi kozmik bir ezeli şarkıyı ta içinde duyarak.
Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
"...onun ayak bastığı, dolaştığı yerleri görüp, o havayı solursa dünya sanki ona daha az boşmuş gibi gelecekti."
Bir-iki saat mi? Zaman izafi, hayat uzun, karanlık bir rüya. Kahvede Boğaz'ın titreşen sulara bakarak geçmişteki bir-iki güzel günü hatırlamaya çalışırken su gibi geçip giden bir-iki saat, ayak parmakları donmak üzereyken nasıl geçer?
Sayfa 35 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Hastanın engeli, onun sosyal hayattaki tüm ayak sürtüşlerini ve nahoş görevlerini, tüm tatminsizliklerini ve tüm yetersizliklerini astığı bir “kancadır”; hasta, sadece, rekabetten makul bir kaçış aracı olarak değil, sosyal sorumluluktan feragat etmek için de bu engele bağımlı hâle gelir.
Sayfa 40 - Heretik
Reklam
Harp ne garip şey değil mi? Şairleri bile öldürüyorlar hatta çocukları bile. İncecik ayak bilekleriyle... Ve biz ölümlerden ölüm beğenir gibi saf tutabiliyoruz yine de. İnsan dediğin çöplük, bütün bu kuyularda daha karanlık...
Gitmek istiyorum. Ayak değmedik, kuş uçmadık, sel geçmedik yel esmedik dünyalara gitmek istiyorum... Şekiller, sûretler sizlerin olsun. Bırakın gideyim...sevdânın biricik ibadet olduğu dünyalara gideyim.
"Ulu Bilge Şiiri " Tablet Elyazmalarından Bir Tanesi
Apsu, (herhalde:geminin)çatısını yaptığı Güneş içeriye girmesin (diye) Yukarı ve aşağı kapalı olsun Donanımı sağlam olsun Kalafatlaması kalın olsun: (böylece)dayanıklı (olsun diye) Ardından ben yagdıracağim Bol bol kuş (ve) balık sepeti (Sonra) Vanayı açtı ve doldurdu (Ve)Vaad etti Tufan'ın geleceğini 7. gece(de) Atrahasis(bu) talimatı aldı: Kapısında topladı eskileri Atrahasis ağzını açtı Eski(lere)hitap(et)ti Sizin tanrınızla benim tanrım (hemfikir değil) Enki ve (Enlil) birbirine öfkeli Kentinizden? Kovuyor(lar) (böylece) beni Enki 'ye (hür)met ettiğim için Bana (bu) emri (verdi) (Kentinizde(?) kalamayacağım (artık) Enlil'in topra(ğına)(ayak basmayacağım artık.)
Bugün Pakistan'ın dağ köylerinde, yalın ayak medrese öğrencileri kriket oynuyorsa, irkilmemek elde değil.
Reklam
Felsefe de zamana ayak uydurdu. Teknoloji alanın­da 19. ve 20. yüzyıllarda kaydedilen çığır açıcı yenilikler kendilerine özgü bir felsefe hareketini doğurdu: İki dünya savaşı arasındaki dönemde ortaya çıkan Viyana Çevre­si'nin mantıkçı pozitivizmi.
Sayfa 274 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Öncelik İsteyin yahu, isteyin!
Sıfıra yakın ya da sıfır iradeyle başarıya ulaşabilmek için baştan çıkartıcı, dikkat dağıtıcı ve ayak bağı olabilecek unsurlardan kurtulun. Oturtmak ya da değiştirmek istediğiniz tek bir alışkanlık seçin ve onunla başlayın!
Eğer yakınımızda biri yürüyorsa, ayak seslerini topraktan duyabiliriz.
Ayak kırıldı mı ,Allah kanat ihsan eder. Bu topraklarda asıl dert Allah ‘a isyan idi. Bütün bu olanlar O’nu unutmaktan oldu.
Yeniçerilerle ilk defa Buda'da karşılaştım. Piyadelere bu ismi veriyorlar. Sultanın imparatorluğa dağılmış 12.000 kişilik yeniçeri gücü var. Bunlar d üşmana k arşı kaleleri, halkın tecavüzüne karşı da Hıristiyanları ve Yahudileri korurlar. Büyük küçük hiçbir köy, kasaba veya şehir yoktur ki hristiyanları, Yahudileri ve diğer acizleri kötülere k arşı korumakla vazifeli yeniçeri muhafızlar bulunmasın. Buda kalesinde daimi bir yeniçeri birliği var. Yeniçeriler ayak bileklerine kadar inen bir kaftan, başlarına da bir harmaniye kolundan ( menşei­ nin bu o lduğunu söylüyorlar) serpuş giyerler. Bunun bir ucu başa geçer, diğer ucu da arkaya sarkarak enseyi ör-ter. Alın kısmında üstü değersiz taşlarla süslü gümüş bir dikdörtgen külah yükselir
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.