- VİCDAN VE İNSAF LEVHÂSI
Mabeyn Paşası’nı mahkemeden kovduğu için Abdülhamid tarafından birinci rütbe Mecidi Nişanı’yla ödüllendirilen büyükbabam, bu hadisedeki ikinci plândadır; asıl pay ise “Kızıl Sultan” diye anılan
Temmuz 2011 - Çocukluğum‘dan:
Ayasofya
1453'te İstanbul'u fetheden Osmanlılar, şehri ve Ayasofya'yı harabe halde bulmuşlardı. Muhteşem mozaiklerinin çoğu yağmalanmış, altın, gümüş gibi değerli madenler, bir zamanlar Bizans'ı kurtarmak için İstanbul'a gelen Haçlılar tarafından bölüşülmüştü. Kubbesinin tepesindeki altın haç bile çalınmıştı. Müverrih Tursun Bey, görgü şahidi olarak, fethin Ayasofya'sını şöyle anlatıyor: "Onun rahnesine (bozulan yerlerine) taş koyacak bir mimar kalmamış, mamur olarak sadece bir kubbesi kalmıştı. Padişah-ı Cihan bu binayı harab ve yebab (yıkık) görünce, ahır harap olmasun deyü tamirini ve bakımını emretti." İşte bu yüzden Ayasofya, Hıristiyan Bizans'tan çok Müslüman Türk'ün eseridir. Bu gerçeği Paul Wittek gibi vicdanlı müsteşrikler bile vurgulama gereği duyuyor: "Ayasofya'nın muhafazasını, asırlar görmüş yapının zamanın tahribatına karşı müdafaasını, sırf Türklerin sahip olduğu teknik maharete ve iktisadî kaynaklara borçlu olduğumuzu itiraf edelim
Sayfa 85·Kitabı okudu
Reklam
"Zorba , zorba olalı böyle zorba görmedi."
"Çoğu zaman ben konuşmazdım; bir entelektüel , tıfıl bir çocuğa ne söyleyebilir? Bana Olympos'taki köyünden , karlardan , kurtlardan , komitacılardan , Ayasofya'dan,linyitten,memer madeninden,kadınlarda, Tanrı'dan ,vatan ve ölümden söz açışını dinler ve birdeb tıkanıp artık sözler kendidi için yetmez olduğu zaman silkinip denizin iri çakılları üzerinde raks etmeye başladığını görürdüm..." Not:"Kan görüyorum , vahşet görüyorum:)..."
Sayfa 11 - ZORBA·Kitabı okuyor
Ayasofya Ayasofya’dır, Süleymaniye Süleymaniye’dir: İkisi birbirini gölgelemez, İstanbul’un ne kadar büyük olduğunu belgeler sadece.
Son yolcu
İstanbul, 1940’lar… Tarihin derin izleri, bir kadının kayboluşu ve geçmişin karanlık sırlarıyla örtüşüyor. Son Yolcu, zamanın akışına dair gizemli bir yolculuğa çıkarıyor okuyucuyu. Boğaz’ın kenarındaki eski apartmanın terasında, çamaşırların arasında gülümseyen genç bir kadın, adeta geçmişin ve bugünün ortasında bir köprü oluşturuyor. Üzerinde 1940’ların elbisesiyle, Sultanahmet Camii, Ayasofya ve Topkapı Sarayı’nın göründüğü manzara arkasında, bir zamanlar İstanbul’a yerleşen Almanlar, kaybolan bir kadın ve bir cenaze play.google.com/store/books/det...
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.