Sultanahmet bahçesinin parmaklıklarına dayanmış bir ihtiyar dişsiz, ağzı açık, fersiz gözlerinden, sürülmüş tarla gibi buruşan yanaklarına akan gözyaşlarıyla birlikte bağıra bağıra ağlıyordu. Ayasofya tarafından giren herkes uçan Osmanlı bayraklarını siyah görünce dudaklarından bir feryat, kısılmış bir hıçkırık fırlıyordu. Gözleri sürmeli olduğunu, en boyalı genç kadınlar bile unutmuş, bütün boyaları yanaklarından yaşlarla akıyordu..