Ayça Narin

Ayça Narin
@aycanrn
" Kelebekler kadar hür ve ömrü kısa.."
Hemşire
Lisans
24 Eylül
131 okur puanı
Mart 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
“Yaman bir milletiz; Rusları ve Rusları sevmeyenleri aynı derinlikte anlarız; ama, belli etmeyiz. Bizim gösterişe ihtiyacım yoktur. Yaptıkları eserleri karşılarına koyup, bununla boş bir gurura kapılmak Evropalıların işidir. Durmadan, varlıklarını duymak için, olur olmaz yerde, good morning, bon soir derler birbirlerine. Bizde de bir takım insanlar bunu tutturmuş. Bugünlerde de ‘iyi günler’ diye bir söz çıkmış. Herkes birbirine iyi günler deyip duruyor. Bonjour’un tercümesiymiş.”
Reklam
…genel anlamda bir düşünce bile kendine uygun bir yer bulamazdı.
… karısını bu düşüncelerle yormak istemediğini, zamanla bu yaranın kapanacağını, erkeklerin bazı yalnız sıkıntıları, evin düzenine dokunmadan zararsızca geçiştirdikleri belirsiz huzursuzlukları olduğunu açıkladı kendine.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Belki hepimiz bir yüz takınıp başka bir oyun oynuyoruz.
Reklam
Benim gibi otobüse tıkılmış başka insanlar bu süreyi nasıl geçirir bilemiyorum. Yüzlerinden anlaşılmıyor ki. Hiç bir şey belli etmiyorlar.
Her resmî Türk genci gibi, yani, sporla ilişkisi hiç bir zaman maç seyretmekten öteye gitmeyen her namuslu ve bunalmış vatandaş gibi siz de ayrı bir duhuliye ödemeden bu oyuna katılabilirsiniz. Ben de, bir çok vatandaşım gibi, soyutlama gücünden yoksun olduğum için ve özellikle zaman kavramını soyut olarak, yani ele gelmez bir kavram olarak düşünemediğim için süreye, ancak iki nokta arasında bir cismin hareketi olarak katılabiliyorum. Bu açıklamanın, değil dinleyenler için, benim için bile fazla soyut olduğunun farkındayım. Belki bizler, yani bu toprakların yetiştirdiği şu ya da bu çeşit değerler, soyutlaşmaya başladığımızı bu kadar çabuk farketmeseydik ve bu kadar çabuk korkuya kapılmasaydık, bizlerden de büyük matematikçiler yetişir ve ansiklopedilerde taş basması resimleri çıkardı.
…kendimle biraz olsun alay etmeden, kendi kendime yarattığım boşluğa dayanamıyorum.
“Karı-kocanın birbiriyle ve çevreleriyle durmadan yarışmasını anlamıyorum,” demişti Selim, Turgut evlenmeden önce. “Belki onlar farkında değil; oysa bana bu davranış, hayatı cehenneme çevirmek gibi geliyor.”
Öğrendikten sonra, bütün zorluklar geride kaldıktan sonra; vücudun her parçasında, başlangıçta bu makina kadar kör ve inatçı olan direnmenin yumuşadığını, dokunmanın mümkün olduğunu gördüğü zaman, yazık ki geçiş süresini unutuverir insan. İlerde, yeni bir denemeye girmek üzere olduğu anda, hiç bir yararı dokunmaz; ya da dokunmayacakmış gibi gelir yaşanmış olanın.
Reklam
Bir cümle kaldı yalnız aklında: “Güzel bir gün ve ben yaşıyorum.”
Turgut kendine acıyordu. Ölümün getirdiği durgunluğu yırtmak istiyordu: “Bir yararı dokunuyor mu bizlere?” Selim başını salladı: “Öldükten sonra neyin yararı dokunur ki?” “Doğru.”
Demek çukur varmış. Demek, Turgut’un düşündüğünün, bilmeden istediğinin tersine, hep dışarda, güneşin altında ve papatyaların arasında kalamayacaktı Selim.
Hayat, düşünceleri tutan bir hapisanedir. İnsan, can sıkıcı bir saç demetidir, ben de akılsız bir robotum.
Yazık; insanlar düşüncelerimize uygun biçimler almıyor.
937 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.