Latife Tekin - Gece Dersleri
Latife Tekin... Çağdaş Türk yazarlarından...Bu kitabı, ondan okuduğum üçüncü kitap oldu. Kalemini seviyorum. Eserlerinde "Büyülü Gerçekçilik" akımının etkisi var. Bu romanı da şiirsel bir roman. Yazarın dilini sevmeme ve yazarın diline aşina olmama rağmen bu kitabını okurken biraz zorlandım açıkcası. Parça parça anlatışlar, bazı yerlerde şiirselliğin çok önde planda olması ile kurgunun kayganlaşması beni zihinsel olarak biraz yordu. Genel olarak beğendim ama. Bazı satırlar bana ayna tuttu.
Konu olarak ise şöyle : Gülfidan isimli karakterin bir sol örgüte katılmasıyla karakterin hayatında değişen şeyler, gelişen olaylar, hayal kırıklıkları... Kitap , bir iç dökme gibi de. Yazar bu iç dökmeye hem şiirsellik hem de kurgusallık katmış. 1986 yılında yayınlanmış kitap, yılların nabzını da tutmuş eserin de aynı zamanda. Okuyacak olanlar, kafanız yoğunken okumayın. Sakin bir zamanın kitabı bence bu kitap. Tavsiye edilir.
Bu kitapta altını çizdiğim satırları kendime sakladım.Onun yerine geceye dair birkaç satır karalamak istedim.Çünkü severiz geceleri.
"Gece örter şimdi bizi,
Demler hüznümüzü, sarar bir anne misali.
Sonra çıkmaz sokaklarda bulurlar izimizi.
Sabahı olmayacak gibi düşündüğün geceler üzmesin seni.
Güneş, doğmakla tanınır,
Bilmez misin sanki."
Gece DersleriLatife Tekin · Can Yayınları · 2018259 okunma
BİR ŞEYLER EKSİK
Ya sevgiye, ya da arzuya ,nesne olmak istiyoruz.
...arzuladığımıza ulaşmak, arzulandığımızda da ulaşılmak istemiyoruz.
''Sevmeyi becerecek kadar kendi benliğimizden feragat etmeyi bilmiyor, arzulamayı becerecek kadar da bilinmeyene ve tehlikeli olana yelken açmaya cesaret edemiyoruz.''
BİR ŞEYLER EKSİK
," Lacan aşk hakkında konuşurken "Aşk sahip olmadığınız (sizde olmayan) bir şeyi, onu sizden istemeyen birine vermektir/vermeye çalışmaktır, Acınası bir durum gibi görünüyor, değil mi? Ortada verilecek bir şey yok, ama zaten onu isteyen de yok. Ancak "aşk" gene de var. Çünkü o öteki her kimse, onun
"Bir gün, dikdörtgen bir aynanın sırlanmış yüzünü çakıyla çizerek ikiye böldüm. Aynanın bir tarafının arkasındaki siyah sırrı, çakının ucuyla kazımaya başladım. Kazıdıkça aynanın sırlı yüzünün siyahlığı gidiyor, rengi açılıyor ama ayna da yansıtma özelliğini kaybediyordu. Aynaya yansıtma özelliği kazandıran onun sırlı yüzüydü, yani simsiyah yüzü.
Cam benim hayatımdı. Bana, bizzat bana bakan yüzüyle, O'na bakan iki yüzü vardı. İnsanoğlunun ezeli ve ebedi sorusu şu muydu yoksa? Sadece bir cam parçası mı olmak istiyorsun, yoksa ayna mı? Bir ayna olarak O'nu anlatan bir hayatım olacaksa, camın bana bakan yüzünün karanlık ve siyah olmasına rıza göstermeliydim. Bu, sadece bir cam parçası olarak kalmaya göre çok daha değerliydi. O'nu anlatan bir hayata sahip olmanın bedeli, hayatın kendimize bakan yönünün karanlıkta kalıp görünmezleşmesine razı olmaktı.
Kendisine benzeyen, ona baktıkça kendisini görebileceği biri lazımdı hayatına . Söz bilir, hal bilir, hikmet bilir bir ayna .
Söyle bana!..Var mı bu dünyada, derdimden anlayan biri, ey ayna!..
Tamamen ayna, ayna söyle bana durumu, çünkü aynen paranın iktidar unsuru olması gibi, aynen silahın iktidar unsuru olması gibi güzellik de bir iktidar unsurudur.