Aynen öyle.
"Mesele ben değilim. Vatandır. Gittiğimiz yoldur. Benim, senin, şunun, bunun ne önemi var? Biz olmasak başkaları bunu yapmayacak mıydı?"
İnsan ölmeyi istememeliydi lakin her vakit aklında olmalıydı ölüm. Öyle söylemişti ve sormuştum ona: Ölmek isteyip de ölümü hep hatırlamak nasıl olacak? diye. "Ölmeden evvel ölerek" demişti. Peki ya ölmeden evvel nasıl ölünecek? "Bu dünya rüyaya benzer. İnsan zanneder ki ölüm rüya gibidir. Oysa yanılır. Ölünce uyanacak insan. Yani belki de hani o en çok sevdiklerin, öldü dediklerini yani ki bu dünya uykusundan uyananlar, belki de öldüğün vakit uyanacaksın da onların dizi dibinde bir uykuya daldığını anlayacaksın. Yaşadım dediklerinin bir rüya, öldü dediklerinin ölmediğini anlayacaksın belki. Hem insan bir rüyanın içinde nasıl ki eğer rüyada olduğunu bilebilir de, onların gerçek olmadığını kavrarsa işte aynen öyle olursan, yani bu dünyada gördüklerinin gerçek olmadığını ve öleceğini bilirsen işte o vakit ölmeden evvel ölmüş olursun.
Reklam
Aynen öyle...
Bayrağı için savaşan insanda korku olmazdı. Bunu bilmeyenin bayrağı da vatanı da olmazdı. Korkusuzca savaşıp yıllar yılı atalarının kanıyla sulamadığın toprak ise senin vatanın asla olamazdı…
Aynen öyle de وَلِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلٰى Hâlık-ı Hakîm ve Rahîm ve Vedud mukteza-yı rahmet ve hikmet ve vedudiyet olarak, kâinat fabrikasına hareket veriyor; herbir vücud-u fâniyi çok bâki vücudlara çekirdek yapar, makasıd-ı Rabbaniyesine medar eder, şuunat-ı Sübhaniyesine mazhar kılar, kalem-i kaderine mürekkeb ittihaz eder ve kudretin dokumasına bir mekik yapar ve daha bilmediğimiz pek çok gâyât-ı galiye ve makasıd-ı âliye için, kendi faaliyet-i kudretiyle kâinatı faaliyete getirir. Zerratı cevelana, mevcudatı seyerana, hayvanatı seyelana, seyyaratı deverana getirir, kâinatı konuşturur; âyâtını ona sessiz söylettirir ve ona yazdırır. Ve mahlukat-ı Arzıyeyi rububiyeti noktasında, havayı emir ve iradesine bir nevi arş ve nur unsurunu ilim ve hikmetine diğer bir arş ve suyu ihsan ve rahmetine başka bir arş ve toprağı hıfz ve ihyasına bir çeşit arş yapmış. O arşlardan üçünü, mahlukat-ı Arzıye üstünde gezdiriyor.
Sayfa 296
Beşinci İşaret: وَخَامِسًا : لِظُهُورِ الشُّؤُنَاتِ السُّبْحَانِيَّةِ وَالْمَشَاهِدِ الْعِلْمِيَّةِ fıkrası ifade ediyor ki: "Mevcudat -hususan zîhayat olanlar- vücud-u surîden gittikten sonra bâki çok şeyleri bırakırlar, öyle giderler." İkinci Remiz'de beyan edildiği gibi, Zât-ı Vâcibü'l-Vücud'un kudsiyet ve istiğna-i
Sayfa 295
وَثَالِثًا : مَعَ نَشْرِ الثَّمَرَاتِ الْاُخْرَوِيَّةِ وَالْمَنَاظِرِ السَّرْمَدِيَّةِ fıkrası ifade ediyor ki: Dünya bir destgâh ve bir mezraadır, âhiret pazarına münasib olan mahsulâtı yetiştirir. Çok Sözlerde isbat etmişiz: Nasılki cinn ve insin amelleri âhiret pazarına gönderiliyor. Öyle de: Dünyanın sair mevcudatı dahi, âhiret hesabına çok
Sayfa 293
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.