"Birbirinizi sevin ama sevginizi prangaya dönüştürmeyin, bırakın ruhlarınızın sahilleri arasından dalgalanan bir deniz olsun aşk. Birbirinizin kadehini doldurun ama tek kadehten içmeyin. Birbirinize ekmeğinizden verin ama aynı somunu ısırmaya kalkmayın. Birlikte şarkı söyleyin, birlikte dans edin, birlikte eğlenin fakat her biriniz tekliğini unutmasın. Lirin telleri ayrıdır ama tek bir ezgiyle titreşir.
Abartma Tozu / Şermin Yaşar
Seslendiren : Serca Gidişoğlu
Dinleme Süre: 2 saat 18 dk.
Hepinize selamlar :)
Şermin Yaşar hem küçükler için hem de hala çocukluğunu yaşamaya çalışan biz büyükler için şahane bir kitap yazmış.
Ben bu kitabın ilk birkaç bölümünü
Storytel Türkiye 'de yeğenim ile birlikte dinledim. Sonra yarım kalmasına
Yol sen, yolcu ben… Söyle niye hala döndürüp durursun aynı cümleden.
Vur beni yoluna şaşkınım zaten.
Sonra sar beni ayaklarımdan yol da ben olayım yolcu da…
♾MERFUA🌀
Beklediğimden daha zayıf buldum kitabı. Hemen hemen aynı şeyleri tekrar etmiş. Elbette “dokunan” kısımları var ama istediğim derinlikte değildi.
Ben birkaç yıldır fark ettim dokunsal bir insan olduğumu. Daha öncesinde bilmiyordum bunu. Tıpkı sevmek gibi, bilmek gibi, dokunmayı da öğreniyor/öğrenmeli insan. Bu yetilerin hiçbiri doğuştan gelmiyor bize. Önemli olan niyetli olmak, öğrenmeye açık olmak. Karakterlerimizin elbette önemi vardır nasıl dokunacağımızda veya dokunamayacağımızda fakat eksikliği bir yıkıma götürebilecek kadar elzem bir mefhum “dokunmak/dokunulmak”…
"Bu, ölüm hakkında yazılmış en komik kitap..." Yıllardır kitaplığımda duran okumaya bir türlü elimin gitmediği kitap. Bir youtuber ın önerisi üzerine almıştım diye hatırlıyorum, kapağını çok beğeniyorum ama içi için aynısını söyleyemeyeceğim.
Greg ve Earl anaokulundan beri tanışan arkadaşlık diyebileceğimiz bir ilişkileri olan iki film
Bizimle aynı soydan gelmekte olanlar iç göllüğü, dış çöllüğü gibi konuları bir kenarda bırakırsa eğer her birimizin üzerinde durması gereken asıl mevzunun ne olduğunu rahatlıkla anlayabilir. Bahsini ettiğim göllük veya çöllük zaten bizi yerimizde saydıracak dertlerden başka bir şey değildir. Mühimseyicileri olabilir fakat oldukça gereksizdir. Ben
“Dünya çoktandır başka yola sapmış, yalanı gerçek diye kabul etmiş, herkesten aynı yalana katılması isteniyor, işte ben ömrümde bir kere içimden geldiği gibi hareket ettim de ne oldu; meczup yerine koydunuz beni…”
Sayfa 401 - Türkiye İş Bankası kültür yayınlarıKitabı okuyor
Ben düşünen bir şeyim.Ben şüphe eden, doğrulayan, reddeden, az sayıda şey tanıyan, pek çok şeyi bilmeyen, seven, nefret eden, isteyen, istemeyen, aynı zamanda hayal eden ve hisseden bir şeyim.
Hastahane yaralılarla doluydu. Ben, otuz hasta yatan en büyük koğuşa bakıyordum. Başhemşire çok tecrübeliydi. Aynı zamanda, bir sürü yeni hastabakıcı kadın da tedarik ettiler. Hepsi genç, güçlü kuvvetli idi, ama tecrübeleri yoktu. Mütemadiyen fingirdeyip duruyorlardı. Biraz hastaya bakmayı bilen, benden başka Mehmed Çavuş vardı ki, o iki yüz hastabakıcıya bedeldi. Kolunun biri yaralanmış ve tüfek kullanamayacak hâle gelmiş olduğu için, ordu onu hastahaneye vermişti. Daima beyaz başlığı ve önlüğü ile eli yüzü henüz yıkanmış gibi görünen o temiz hâliyle insan onu görünce, “İçi dışı beyaz bir adam,” derdi.
O, iki yüz yatağa nezaret ediyordu. Erkek yardımcıları pek beceriksizdiler. En muhtaç olduğum zamanlar daima benim koğuşuma gelir, yatakta mütamadiyen ölenlerin en kocamanını bir tüy gibi kaldırır, götürürdü.
Doktorların arasında dikkatimi çeken Cerrah Cemil Bey’dir. İnsanı hayrete düşüren bir adamdı. Bir günde seksen üç kol bacak kestiğini bilirim. Bununla beraber, bir ana gibi hastalara hitap ederdi. Âdeta bir evliyayı hatırlatırdı.
... İlyas kendi kendi kadir ve kıymetini sezmiş de toy uşak cilvesiyle çeşme başındaki kadına, kıza naz kesecek basmakalıp bir genç irisi taze civan değildi. Demir madenleriyle meşhur Kaz Dağları'ndan kopmuş kızıl kara granitten bir Apollon bir Adonis heykeli gibiydi
'' Onu iki yıl sonra ilk görüşüm bu.
Karaköy'de,
Nişantaşı dolmuş kuyruğunun sonlarındayım.
O da hemen karşıdaki Şişli kuyruğunun önlerinde.
Bilmiyorum, fark etti mi beni.
Yine çok güzel.
Saç biçimi ve rengi aynı.
Nietzsche’nin dile getirdiğine göre "Hafıza bunu ben yaptım der, gurur bunu ben yapmış olamam der ve her defasında iddiasından vazgeçen hafıza olur." Yani insanlar olarak bizler gururumuzun düzenleyici etkisine gerçekleri kabulden doğan katlanma zaruretinden daha fazla kapılırız. Aynı olayı yaşayan iki insan bir süre sonra yaptıkları değerlendirmede gerçeği değil gururlarının onlara yaptırdığı tercihleri yansıtır duruma gelirler. Gururun böylesine baskın çıkışı, insanların geleceklerine bir arınma isteğiyle atılma çabalarının bir sonucudur.