Ayşe Büşra Adıyaman

Ayşe Büşra Adıyaman
@aysbuss
sözde; senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla.
Bursa
15 Nisan
16 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
Cranium fibula radius Sacrum patella carpus Nasıl ezberlenir Allahım Arapça dua eden insanın Lâtince kemikleri?
Sayfa 126Kitabı okudu
Reklam
Yazdıklarım belli düşüncelerin desteğiyle ayakta durabilen metinler ise onların okunmaya değer metinler olma niteliği de tartışmalı hale düşerdi. Şiirlerimle yüzyüze gelenler dünya ile olan ilgilerinde yeni bir açılımı, gerekirse bir rahatsızlığı farketmeliydiler. Bu yüzden genel kabul içinde şiire yakışır sayılana değil, şiire girdiği zaman bir
Şairlerle savaşa giriyorum. Carl Sandburg, İsveç göçmeni Amerikalı, The People, Yes demiş, hayır öyle olmaz, Rebellion, Yes demeli, Evet, İsyan. Neden peki ? Benim, devrimi, ihtilâli onaylamam gerekmez mi ? Bu konulan çoktan geride bıraktım. İhtilâlin felsefesi «exigence»a zaruretle yaralı. Bir kere benim isyanım «mutiny» değil, kusursuz bir olumsuzluk, tam tekmil bir hayır. Halkı eksik ve yetersiz yapıp etmeleri içinde onaylayacağına, onu uçurumun derinliğini işaret et. Nazım Hikmet "Ya­şamaya Dair" demiş. Olmaz, çünkü yaşamayı anlatı konusu yapamayız, yaşamaktan sözedemeyiz, onu ancak bünyemizde duyabiliriz. Bu yüzden "Yaşamak Umrumdadır" demeli. Boris Pasternak, "Kızkardeşim Hayat"demiş. Nasıl da soğuk, zihinsel, sexless. Doğrusu. "Sevgilim Hayat" olmalı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Soyut, ruhu aklın yakıcılığıyla kavururken yüreğin kuruyuşu.. Zamanda "kadim" sökülüyor "mucize ruhu" iğnelerle çıkarılıyor "vahiy diriliği" çekiliyor; insan, eşyada ruhsuz bir kımıldama olmaya mahkûm oluyor. Daha doğrusu kendini mahkûm ediyor buna. Kitleleşmenin akıntısına kaptırmış kendini. Kolayın ağında insan batıyor. Yığını yığın olmaktan çıkarıp insan toplumu hâline getirecek bir eğiliş, tek kişiye eğiliş, insan malzemesinde insan arama eğilişi gittikçe tükeniyor; onun yerine insanın malzemeye indirgenmesi yeğ görülüyor. İnsan, malzemesinden ibaretmişçesine kuruluyor kentler, dolduruluyor tarih bantları. Bu gidişle insan tarihinin silineceği ve yerini yapma bir tabiat tarihinin alacağı muhakkak.
Hedonizmden mezun olanlar ahlakçılığa terfî ederler. Avni Vav
Reklam
Günahkârlar hoşgörülü ve özgürlükçüdür. Çünkü empati kurmalarına bir engel yoktur. Pişmanlık bir aydınlanma anıdır ve tövbe hem bir psikolojik analiz, hem de 'kendini bilme'nin ideal görünümüdür. Şükür, güzellikleri keşfetmeye yönelik dikkatin gelişkinliğidir.
Duymazdan gelsem, aynı dili konuşmadığımızı, dolayısıyla onu anlamadığımı anlar mı acaba? Sanmıyorum, o konuşurken ben onu anlamıyorsam, ben sustuğum zaman, o beni nasıl anlasın? Aynı dili susuyor değiliz ki.
"Allah'ın varlığını bilmek, O'nu daima içinde yaşatmaktan farklı bir şeydir. Herkes bir yaratıcının varlığını bilir ama bu bilgi herkesi aynı oranda etkilemez. Halbuki insan doğası O'nsuzluğa ancak 4 dakika dayanabilir ve ölür." "Yani Allah'a inanmayan yaşayamaz mı?" "Öyle de denilebilir. Şimdi bir insan nefes almadan kaç dakika yaşayabilir?" "Dört dakika." "Gördün mü. Demek insan organizması 'Allahsızlığa' en fazla dört dakika dayanabilir. Çünkü nefes alıp verirken çıkardığınız ses Allah'ın adıdır. Yani 'Hû..' O 'Size kendi ruhumdan üfledim.' buyuruyor. Sizin alıp verdiğiniz nefesler de o üflemenin sizde açığa çıkmasından ibarettir.."
yani siz "güneş büyüktür ve dünyayı çeker." dersiniz. oysa bütün varlıkları ve evreni bir tek görünmez merkez etrafında tutan, büyüten, daraltan, eksilten ve çoğaltan güç, bir incizabın (çekimin), bir hayranlığın, bir aşkın eseridir. yani bu dördünü birleştiren sır; "beşinci element" olan sevgidir. bunu görmeniz gerekir. Yaratıcı evrenin tam ortasına kendi sevgisini koydu ve onu her zerreye yaydı. eşyanın birbirine karşı aldığı vaziyetler de bu sevgi gücünün azalıp çoğalmasına göre değişir.. bütün bu varlıklar içinde beşinci elementi doğrudan algılayıp doğrudan yansıtabilecek tek varlık insandır. o yüzden de bir tek insan, bütün evrenden daha değerli bir konuma oturdu..
Reklam
sigmund freud bir keresinde "birbirinden son derece farklı bir dizi insanı aynı şekilde açlığa terkedin. kaçınılmaz açlık dürtüsünün artışıyla birlikte, bütün bireysel farklılıklar bulanıklaşacak ve bunun yerine doyurulmamış bir güdünün tek biçimli dışavurumu görülecektir." demişti. şükürler olsun ki sigmund freud toplama kamplarını içerden tanımaktan kurtuldu. onun hastaları, auschwitz'deki kuru tahtaların üzerine değil, victoryen kültürün peluş tarzı sedirlerine uzanıyordu. toplama kamplarında "bireysel farklar bulanıklaşmıyordu." tam tersine daha bir farklılaşıyordu; orada insanların, hem domuzların hem de azizlerin maskeleri iniyordu. "harabat ehlini hor görme şakir, defineye malik viraneler var.."
Sanırım bir keresinde Lessing şöyle demişti: "aklınızı kaybetmenize neden olacak şeyler vardır ya da aklınız yoktur." anormal bir duruma gösterilen anormal bir tepki, normal bir davranıştır.
ibrahim ne tarafa yürüyorsun bugün? varılacak tek yer varsa istediğin yöne yürü, aynı yere çıktıktan sonra istersen soldan git, istersen sağdan. ibrahim, sen güzel misin? güzel olan yusuf'tu, ibrahim kaybolandı. hayır, ibrahim asıl bulandı. ama kaybolduğunu bilmeden insan neyi bulsun. ibrahim anlamaya başladın mı senin adın neden ibrahim?
bulamamak kaybolmak değil mi? sonsuza kadar bulamayarak dolaşsan, kaybın sona ermez. hiçbir yere de varamazsın. ibrahim düşündü. şu ana kadar yaptıklarının tamamen birer saçmalık olma ihtimali kendisini incitti. hep bir şeylerin anlamı olduğunu düşünerek yürümüştü. ya değilse sorusu kalbini ezdi. ama yine hemen cevap verdi. sonsuza kadar bulamayarak dolaşmak demek aslında sonsuza kadar aramak demek. sonsuza kadar arayacak sabır ve kudret bende olduktan sonra kaybolmam ki..
insan uzaklaşmaya çalıştığı şeye döner, her şeye yeniden başlamak için mi diyeyim sana. desem inanırsın. ama öyle değil. hayat bir nehir gibi akar gider. yeniden başlanmaz, geriye dönülmez. sadece hatırlanır. insan hafızasıyla kendine eziyet eden bir yaratıktır..
acaba ben öldüm mü diye sorası geldi kendisine. ama soramadı. çünkü öğlen saatlerinde olduğu gibi; belki de cehennemdeyim, belki de delirdim filan gibi bir sorgulama değildi bu. gerçekliği kalbine saldırı düzenleyen bir şeydi..
Reklam
merhamet apartmanı'nın önünde durup bisikleti, babamın bana kutu içinde verdiği inci küpeleri alırken, sırılsıklam oldum. beklentilerimin tam tersi olan asıl şey ise, yüreğimin içinde hissettiğim derin huzurdu. hilton oteli'nde onu son görüşümden o güne kadar geçen 339 gün boyunca çektiğim acıları bütünüyle unutmuştum sanki. hatta beni bu mutlu sona ulaştırdığı için saniye saniye kıvranarak yaşadığım acıya şükran duyduğumu, hiçbir şeyi ve hiç kimseyi de suçlamadığımı hatırlıyorum.
Sayfa 221Kitabı okudu
“Bana yalan söylemeni isterdim aslında.. Çünkü insan ancak kaybetmekten korktuğu bir şey için yalan söyler.”
yalnızlık kendini her gün yıkıp her gün kuran çok eski bir handır. taşlarında yüzyılların parmak izleri vardır, burçlarında göğü; ve odaları birer andır. kilidi zamandır bu hanın, pencereleri dışarıdan çok içeriye bakar, kapıları dışarıdan çok içeriden azdır; hanlar ki yorgun yolcuların çaldığı yitik bir sazdır.
Korku ve Yakarış
Elime açılıyor yüzün Duyuyorum buzlar gibi Sensin bana Sanki kendimden bana İçimden tüten Sensin doğduğum sabahları