Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ROSA

ROSA
@aysegulrosa
6 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
İmkanı var mıydı unutmanın.. ROSA 🍂
Reklam
Kuşlar inkar vadisinde şimdi, İnkar ederek dönüp duruyorlar vadide, Sevdiğini, unutamadığını, hata yaptığını, pişman olduğunu, cesaretinin olduğunu ya da olmadığını inkar etmek ne kadar kolay. Ama biz ne kadar inkar etsekte gözler doğruyu söylüyor, davranışlarımız ele veriyor bizi. Unuttuk diyerek inkar ediyoruz. Ama ona ait bir eşya yaşam nedenimiz olabiliyor. Canımız pahasına koruyacağımız, göğsümüzden ayırmayacağımız bir sevginin anısı.. İnkar vadisinde dönüp durmak, bütün kalbinle sevdiğini ve onsuz olamayacağını inkar etmek, İnkardan vazgeçmedikçe kimse bu vadiden geçemeyecek...
Kadınlar vardır hani, Hüznün notalarına basa basa, İnadına, mutluluk şarkılarını söyleyen, Saklamak için acının izlerini, Monalisa gibi sessizce gülümseyen Onlar ki, Renkleri çalınmış gök kuşağı altında. Güneşi beklerken tir tir titreyen. Gece yarısı balodan kaçıp giden Gönlünün prensini bekleyen, Kül kedisi aslında. Onlar, Salıncaktan değil, düşlerinden düşen, Mutluluğa tutunmak için yıldızlara merdiven dayayan, yüreği ateşle barut kadınlar... Gözleri, Yağmur ormanlarını sulayan, yüreği kuytularda saklanan, mahzun menekşedir onlar. Sevgiyle dokunsa bir el, biraz güneş vursa yapraklarına rengarenk çiçek açarlar. O kadınlar ki, Gönlünün kör bıçağını bileyince aşkla, kırar zincirlerini bir vuruşta şaşar kalırsınız... Sevgiyle sarınca kanatlarını, öyle bir uçar ki hayallerine, durduramazsınız...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aşık olamıyorsan, dans edemiyorsan, şarkılar mırıldanmıyorsan, ıslık bile çalamıyorsan, ne anlamı var ki aklı başında olmanın?
''... inkar vadisinde dönüp durmak, bütün kalbinle sevdiğini ve onsuz olamayacağını inkar etmek. İnkardan vazgeçmedikçe kimse bu vadiden geçemeyecek.''
Reklam
Çünkü bazı kadınlar, yanlış yapmak ve yalnız kalmak arasında bir tercih yaparlar. Adamına göre değil, Adabına göre. Heveslerini göre değil, hislerine göre karar verirler. Sahte bir mutluluk yerine, sade bir yalnızlığı tercih ederler. İşte bu yüzden bazı kadınlar, sınırlarını kendilerinin çizdiği, gizli ve gizemli bir ülkede yaşarlar. Zorunlu olduklarından değil, gururlu olduklarından...
“Sen bilmezsin ama Oğuz Atay demişti, sevmek yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi. İşte ben o büyük işe kalkıştım. Seni sevmek gibi büyük kocaman bir iş.. yanımdayken gülümsemesine bakıp içinden "Bu şimdi benim mi?" diye çaktırmadan sevinmek, ya da aradan çok zaman geçer bazen bir kaç mevsim, bir kaç insan, bir kaç anı, bir kaç acı.. her şey biter, hesaplar ödenir, defter kapanır. Sonra olmadık zamanda, olmadık bir yerde saçma sapan bir karşılaşma olur. Sonra... Sonra bir şey olmaz. Çünkü hesap etmediğin bir kalbin vardır, o ne ayların ne yılların geçmesine aldırış etmeden ilk gün gibi taptaze seviyordur.. omuzdan öpmek diye bir şey vardır. Yüküne ortağım der gibi. Öyle güzel.. eğer bu aşk değilse ben sana daha önce kimsenin kimseye olmadığı bir şey oldum... “
"Sırf birini kaybetmek istemediğin için daha fazla anlayışlı ve affedici olmaya çabaladıkça karşındakine de hak vermeye düzelttim sanarak konuyu kapatmaya çalıştıkça kimse seni kaybetmekten de incitmekten de korkmamaya başlıyormuş.Hayattan aldığım büyük derslerden birdir bu."
''Birbirine kırgın duvarlar, insanlar ve gölgeler. Şimdi ne yapsamda geçse kalbimin küsü?''
Beklemek, beklemek, beklemek ve sonra hiçbir şey olmamış gibi kaldığın yerden devam etmek zorunda kalmak; umut etmek ve her seferinde incinmek, yaralanmak, yaramı sarmak, sarıp sarmalamak, saklamak, saklanmak, sarsılmak, ölesiye sarsılmak kalbimi yoruyor.
Reklam
Unutmak olmazsa insanoğlu nasıl yaşardı bunca acı ortasında. Ya hatırlamak!.. Evet, o da var. Ömür böyle geçiyor işte; kâh unutup kâh hatırlayarak...
Belkide insanlar sisli bir denizde sürüklenen birer gemiden başka bir şey değiller, ara sıra uzaklarda birbirlerinin ışıklarını görüyorlar ve yan yana geçip giderken kısacık bir süre selamlaşıyorlar.
Yeni alınmış bir vazonun o hevese rağmen kırılması gibiydim... içine konulan ve konulacak bütün çiçeklerin solmasına neden olan bu sakarlık kendi kendimi toplarken yüreğimi kanatmıştı... Şimdi ne heves ne de solmamış bi çiçek kalmıştı içimde..
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar Şu aranıp duran korkak ellerimi tut Bu evleri atla bu evleri de bunları da Göğe bakalım.
Korkuyorum, yağmuru seviyorum diyorsun, yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun; güneşi seviyorum diyorsun, güneş açınca gölgeye kaçıyorsun; rüzgarı seviyorum diyorsun, rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun; işte bunun için korkuyorum; beni de sevdiğini söylüyorsun. Shakespeare
'' Aramakmış oysa sevmek Özlemekmiş oysa sevmek Bulup bulup yitirmekmiş Düşsel bir oyuncağı..''
Reklam
Fakat Müzeyyen beni hatırlamış olman canımı öylesine yaktı ki bir bilsen. Çünkü hatırlamak için önce unutmak gerekir. Senin beni unutmuş olmana katlanamıyorum.
Tutunamayanlar'da; “kollarımı açıp tüm insanlığı kucaklıyorum.” diyen Oğuz Atay, Tehlikeli Oyunlar'da: “bütün insanlığı kucaklamak isterken, neredeyse bu dünyanın altında eziliyordum.” diyerek umudunu kesmişti insanlardan. Bu, hayatın en yorucu vazgeçişidir.. 🌾
'' Gölde yaşayan bir kaplumbağa, her gün etrafında kanat çırparak yükselen kuşlara özenip uçmayı, gölün karşı kıyısına geçmeyi diler. Dileğini kuşlara söyler, kuşlar da: “Uçabilirsin. Kaplumbağalar da uçar.” diye yanıtlar. İki kuş, kaplumbağaya bir dal uzatırlar ve ağzıyla dala sımsıkı tutunmasını söylerler. Kaplumbağa tutunur. Kuşlar havalandıkça, ömrü boyunca hiç çıkmadığı kadar yükseklere çıkan kaplumbağanın şaşkınlık ve heyecandan ağzı açık kalır. Ağzını açmasıyla birlikte dalı bırakır ve göle düşer. Hayatının ne bir adım gerisine ne de ilerisine. Sırtında koca bir kambur gibi taşıdığı yüküyle, eviyle, ocağıyla, usul usul yaşadığı, ait olduğu dünyasına…"
Gidersen Yıkılır Bu Kent
Selamsız saygısız yürüyelim sokakları Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar Adını bilmediğimiz doslar kalır yalnız Yüreğimize alırız onları, ısıtırız Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam ...
Senden sonra 23 şehir gezdim. 3 kilo aldım. Saçlarımı 6 kez boyadım. Dünya bilmem kaç 365 günde bilmem kaç dönümünü tamamladı. Darbe oldu. İhtilâl oldu. Barış gelmedi. Savaş bitmedi.Seni özledim. İltica edecek tek yer bulamadım. Gittiğim her yerde senden bir nefes bıraktım. Belki yürürsün aynı sokakta. Ayak izime denk düşer ayak izin. Belki saçına değer nefes. Belki sen de bir gün özlersin diye, seni uzakta bıraktım.Seni uğurladım. Sana kavuştum.Seni terk ettim. Bilmem kaç kilometre yol gittim. Evren kaydı. Sen göğüs kafesimden milim kaymadın Ezel rose manaz