Annem çok sevmelerin kadınıydı..
Daldaki kirazları,
Yazmasındaki oyaları,
Fistanındaki çiçekleri,
Asmadaki üzümleri,
Evin kedisini,
Sokağın delisini..
Babamın gömleğini..
Beni, bizi, mahalleyi..
Bildiğim herşeyi severdi..
Bana da sevmeyi öğretti..
Öyle az buz değil “çok sev” derdi..
Annem gibiyim artık..
Az sevme bilmiyorum ben..
Çok sevdiğimdendir
bu kadar incinmem..
Ah annecim..
Senin sütün ak, yüreğin pak..
Ama inan şimdilerde;
senin bildiğin gibi değil hayat..!
Çünkü aşk sevgiliye kavuşmak değil, sevgiliye kavuşmak için verilen mücadeleymiş, yapılan uğraşmış, çekilen çileymiş. Aşkı kıymetli kılan da işte buymuş.
Ve tanrıların en sevdiği kullar aşıklardır. Çünkü aşıkların yürekleri inanç, akılları tutku, ruhları masumiyetle yıkanmıştır. Bir delilerde vardır bu saflık bir de sevdalılarda.
Bir insanı başka bir insana bağlayan en sağlam bağ iyiliktir. Zorbalıkla, güçle, dayatmayla bir insana birçok şey yaptırabilirsin. Ama sevgisini, saygısını, hayranlığını kazanamazsın.