Gazi Babamız 'ki, adam kaldıramaz irilikte kitapları devirirken okurmuş... Niyeti, her bir kitaptan bir akıl alıp vatanı milleti kurtarmak...'Yahu', desem, 'vatan millet kurtarmaksa ancak olur. Bilmeyen mi kaldı? Çizmeleri çektin, kılıcı kuşandın. Kötü Yunan'ı teptin, bozdun; sürüp götürüp gâvur İzmir'den denize döktün. Ödevse yüz akıyla başarılmıştır. Sırayla desem, sıranı sen savuşturdun. Az biraz da başkaları çabalasın.
Sayfa 352 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Babasının gerçekte ne kadar mutsuz olduğunu, onun birden­bire değişiverdiği bu seyrek anlarda yüzündeki apansız ışımadan seziyordu Tahir. Bu kısacık anların çakımında gördüğü adam ba­basından başka biriydi sanki.
Reklam
Ne demiş Köroğlu'nun babası?"Biz kör olduksa,dünyanın da bakılacak suratı kalmadı.
“Doğrusunu istersen ben Moğol’un paradan anladığına da hiç inanmam.” “Halt ettin şimdicik… Yarım gümüş için babasını kesen herifler…” “Tamam… Parayı bilse, yarım gümüş için babasına kıyar mı?”
Yakup cemil Bey harpte mi öldü? Allah rahmet eylesin! Ben ömrümde onun kadar babayiğit adam görmedim.
Sayfa 319
kancık vuruş
'Taşın damarını bilir Ermeni ustalar,' derdi yeri cennet olası babam...
Reklam
"Evet... 'Karı tutkusu... Para tutkusu... Fırsat elverdi sanıp üste çıkma tutkusu yıkar ademoğlunu,' derdi rahmetli babam... 'Tutkusuna gem vuramayan kısa yaşar,' derdi." Biraz düşündü. "Gem de vurdu mu, yaşasa da bir yaşamasa da..."
Sayfa 408Kitabı okudu
Romanın Hazırlanması ve Yayını Bozkurtlar Diriliyor romanının yazımı 15 Nisan 1949'da bitmiştir. Hacaloğlu'nun kitabında 19 Ocak 1946 ile 16 Aralık 1948 tarihleri arasında Atsız'ın sadece sekiz mektubu vardır. Bunların hiçbirinde bu romanı yazdığından bahsetmiyor. Şüphesiz daha pek çok mektup olmalıdır. Nitekim Hacaloğlu,
Romanın Hazırlanması ve Yayını Bozkurtlar Diriliyor romanının yazımı 15 Nisan 1949'da bitmiştir. Hacaloğlu'nun kitabında 19 Ocak 1946 ile 16 Aralık 1948 tarihleri arasında Atsız'ın sadece sekiz mektubu vardır. Bunların hiçbirinde bu romanı yazdığından bahsetmiyor. Şüphesiz daha pek çok mektup olmalıdır. Nitekim Hacaloğlu,
Evlerindeki sessizliğe huzur denmezdi. Kupkuru bir sükune­tin her yere sindiği tekdüze bir yaşamasızlık içinde her gün her şeyin aynı biçimde tekrarlandığı bir örnek günler geçip gidiyor­du. Annesiyle babasının, varlığı en çok akşam yemekleri sırasın­ da hissedilen sıkıntılı bir yalnızlık içinde yan yana durmakta zorladıkları bu durumun adını ancak yıllar sonra koyabildi Tahir. O sıralar birçok çocuktan farklı olarak büyümekten anladığı anne babasının sözsüz bakışmalarının, seçilmiş sessizliklerinin ya da imalı sözlerinin ne anlama geldiğini sezecek duruma gelmesiydi yalnızca.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.