Danışanı ne kadar bilgilendirirseniz bilgilendirin, danışana ne kadar bilişsel iç görü kazandırırsanız kazandırın, danışan çocukluk dönemindeki yaşantıladığı anne, baba, çocuk üçgenindeki temel yapıları bugünkü yaşantısında hep tekrarlamaktadır.
"Güçlerini yüz yıllar boyu yitirmemeleri, sırasında sinmeyi bilmelerindendir. Baskı çok sert geldi mi, hiç direnmezler. Dünya ölümlü, insanoğlu ölecek değil mi er geç? Ha biraz önce, ha biraz sonra ... Elverir ki, locaların gücü silinmesin büsbütün ... Babasına yapamadıkları yardımı ogluna yaparlar. Gerçekten de yaparlar. Sözgelimi, Ali Kemal masondu. Kurtarmadılar. Oğlunu ilerde çok önemli bir makama çıkmış görürsen hiç şaşma ... Enikonu keyiflenip başını salladı. Yaşamalı da seyretmeli ..."
Sayfa 224 - Boris...
Reklam
(Babanzade)Ahmed Naim, iki medeniyeti tanıyan; düşüncenin, bilginin kudretidir. Çoğu çağdaşları gibi, düşüncenin ve bilginin altında ezilen, güçsüz, kudretsiz bir düşünür, bir ilim adamı değil, hem Doğu hem de Batı'nın kültürünü hakkıyla bilen gerçek bir ilim adamıdır. Ülke düşüncesinin rayının yönü tamamen değişirken, tanımadığımız başka bir medeniyete kendini şuursuzca teslim ve tebcil ederken, yani bilgi hazinelerimiz gölgenin, karanlığın uçurumuna yuvarlanırken, Ahmed Naim Efendi neleri kaybedeceğimizi işaret eden, düşünen ve yazan âlim ve fazıl bir insandır.
Amerika... Önceleri, Hegel için bir ümidin adı, Yeni Dünya... Sonra, Amerika bir Altonodur üstat için. “Avrupa, Hamburg... Amerika ise Altonodur” A. de Tocgueville (1805-1859) için demokrasinin vatanı... Şair Valery için Avrupa düşüncesinin, kültürünün bir projesidir. Ama üstat sevmemiş... Ne şair Rilke ne de filozof Heidegger sevmiş Amerika'yı. Hani, “Ah! Keşke bizim dehamız daha fazla deha olsa!” diyen Amerikalı Ralph Waldo Emerson (1802-1882), Geothe, Rilke, yaşsalardı hepsini Amerika, hapse atardı. Unutmayalım... Şair Valery 1939'da, bir radyo konuşmasında, Hitler Almanyası Fransa'ya saldırmaya hazırlanırken, şunu söyler: “Şayet bugün Goethe yaşasaydı, ya hapse atarlardı ya da safımıza geçip bizden olurdu." diyor şair... Evet, Batı'nın bir ucubesi, bir melanet soyu olan bugünkü Amerika yönetimi, bugün yaşasalardı R. W. Emerson'u, Geothe'yi, P. Valery'yi, Rilke'yi, filozof Hegel'i ve Amerikan sosyolojisinin manevi babası olan Max Weber'i terörist ilan edip hapse atmak isterlerdi. Ya da hapse atılmasalardı bu ışık, nur çocuklar hemen mazlumların safına geçip bu dehşetin dehşeti olan bu ucube (Levithan) ile savaşırlardı. Ama şunu unutmamalı: Yeryüzünde hiçbir zafer ilelebet değildir. Hiçbir mağlubiyet de ezeli değildir. Tarih, bunların resmigeçitleriyle dolu...
Ya Sombart (1863-1941)?.. O olmadan M. Weber, M. Weber olmazdı... M. Weber olmasaydı Sombart, Sombart olmazdı. Modern Kapitalizm'in yazarına, tarihçi F. Braudel hayran... Sombart, hakikatte eserleriyle “Annales Okulu'nun” manevi babası... W. Sombart, bugün unutturulmak istenilen bir dahi... Sombart 1915 yılında İngiltere aleyhinde bir kitap yazar: Kahramanlar ve Tüccarlar. Bu eserinden dolayı, Yahudi kilisesinin ve Liberallerin (!) hışmına uğramış üstadımız. Kitabın başlığı, Nietzsche'nin bir yazısının adı... Alman sosyolojisinin hakikatte tek kurucusu değil, üç kurucusu var: M. Weber, W Sombart ve G. Simmel.
'Kötü adam görmenin, dine zararı vardır,' demiş, dağa taşa bakarsın, Allah'ın gücünü unutmazsın, ormanların yeşili, yaylaların esintisi yüreğini temizler, ıssızda canın çeksede kötülük edemezsim. Nerede bulur Rab İsa'yı arayan, ıssızda bulur, kâhya,' demiş rahmetli babam..."
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.