Kısa yaşamı boyunca nice güçlüklerle boğuşan, "Divan-ı Harp"lerde en ağır suçlamalarla yargılanan, sürgünlere yollanan, Atatürk'e "fikirlerimin babası" dedirtmesine karşın kimi Atatürkçü geçinenler tarafından bile zaman zaman görmezden gelinen Ziya Gökalp'in, ölümünden yetmiş üç yıl sonra bir kez daha Türkiye'nin siyasal
Uşaklı şehit yavrusu talebe Azmi (Orhon)'nin konuşması özetle şudur:
"[..] Beni söyleten etkenler var, söyleyeceğim. Çünkü, ben, içinde lavlardan intikam firtınaları, intikam boraları esen bir volkanım; gökgürültüleri, yıldırımlar, şimşekler benim depremlerimden, sarsıntılarımdan meydana gelir. Dünyanın hayat ve mematı benimle kaimdir. Maddi, manevi hiçbir kuvvet bendeki feverani söndüremez; ne Alp dağlarının buzulları ne Niyagara'nın coşkun köpükleri ne okyanusların kudurmuş dalgaları benim bu feveranıma hiçbir engel teşkil edemez. Çünkü ben bu hain kuvvetler tarafından tecavüze uğramış bir yetimim. Babamı şahadet, annemi sefalet, vatanımın mamurelerini düşman zulüm ve vahşeti aldı götürdü.
Şimdi ben, kökü kurumuş, dalları kırılmış kuru bir ağaca benziyorum. İşte bunun içindir ki söyleyeceğim. Dünyanın en amansız düşmanları beni men etse yine söyleyeceğim. Muhterem Paşa Babamız; bendeki bu azmi, bu imanı halkeden, yaratan aziz ve mukaddes bir kuvvet var; işte o da Türk yurdunu, Türk camiasını ilerleme nurlarına boğan, gelişmenin doruklarına ulaştırmaya saik olan büyük varlığınızdır. Nasıl ufak bir işaretinizle Türk orduları sefil ve alçak düşmanları aziz vatandan kovdular ve Akdeniz'de boğdularsa... ben de ve benim gibi, içinde volkanlar taşıyan binlerce şehit yavrusu ve bütün millet kurtarıcı elinizle işaret buyurduğunuz kurtuluş yolundan yürüyeceğiz, yürüyeceğiz. Dumlupınar şehitliğinde, mübarek Dumlupınar kabrinde yatan aziz şehitlerin ruhlarını şad edinceye kadar yürüyeceğiz. [...]"
Orta Çağ köylüsünü mü, 1950’lerin Türk köylüsü ve köy yaşantısını mı okudum emin değilim. İnsan şaşıp kalıyor, nasıl yani, nasıl bu kadar kötü şartlar olabilir diyor. Eh şehirli için pek anormal bir yorum değil elbet. Annemiz babamız, onların anne ve babaları zaten bu yokluğu bir şekilde görmüştür. Yokluk derken, gerçekten yokluk.
Köy
Şu yaşıma geldim, hayatım boyunca hiçbir siyasi kurum ya da kuruluşa üye olmadım. Çocukluğum dahil, ne düşündüysem yaptım, birilerinin telkinine asla ve asla kulak asmadım. Bunların içinde kurslar olur, çeşitli konuşmaların yapıldığı yerler olur, belediyelerin düzenlediği turlar olur, bedava yemekler olur vs. Hiçbirisi yakınımdan geçmedi. Çağırana
Mustafa Kemal'i bu kitapla her gün biraz daha tanıdım bu kitapla yaşadım onu anılarını okudukça öğrendikçe onunla güldüm onunla şaşırdım onunla ağladım bir kere daha ölümsüzlüğünü ilan ettim kendime biraz kırıldım sonra neden onun zamanında yaşamadım sanki diye sonra şükrettim iyiki başkomutanımız iyiki başögretmenimiz iyiki yol göstericimiz liderimiz babamız paşamız ve iyiki Atamız olduğu için bu kitap bir kere daha Nutuk okumanın artık bitirmenin zamanı geldiğini ve önemini bir kere daha hatırlattı unutturmak isteyenlere inat bilgim ona olan inancım yarına olan umudum kat ve kat arttı elinize ve emeğinize sağlık