O anda Aişe validemiz dayanamadı ve dedi ki: "Ya Resûlullah! Nedir hep Hatice, Hatice deyip duruyorsun. Allah şimdi ondan daha hayırlısını ve gencini sana nasip etmişken sen yine de hep Hatice Hatice diyorsun." Bir anda Efendimiz'in (sas) mübarek yüzünün rengi değişti. Kızdığı zaman alnındaki mübarek damar şişerdi, yine şişmiş ve Aişe'nin şahsında Hatice'nin değerini âleme duyurmak adına şöyle demişti: "Hayır vallahi! Allah Hatice'den daha hayırlısını bana nasip etmedi. Herkes beni yalanlarken o beni doğruladı. Herkes kapıları yüzüme kapatırken o kapısını bana açtı. Herkes beni malından mahrum ederken o mali ile mülkü ile bu risâlet davasını destekledi. Şimdi söyleyin onun gi- bisi var mı?" Vefa âbidesi vefalı eşi Hatice'yi işte yıllar sonra bile böyle bir vefa ile anıyordu. Âişe validemiz Efendimiz'in (sas) nazarında Hatice'nin kıymetini çok iyi anlamıştı ama yine de kıskanmadan da edemiyordu. Buhârî'de geçen bir rivayette bunu açıkça söylüyor ve diyordu ki: "Onunla aynı zamanı paylaşmamama rağmen Hatice'yi kıskandığım kadar hiçbir kadını Efendimiz'den kıskanmadım. Çünkü Efendimiz Hatice'yi o kadar çok anıyordu ki bir an olsun onu unutmuyordu. Ne zaman evimizde bir koyun veya keçi kesilse hemen bir parçasını ayırır, 'Bu pay Hatice'nin akrabalarının ve arkadaş- larınındır.' der, onlara gönderirdi. Bir gün dayanamadım, Efendimiz'e bu sevginin nedenini sordum. Efendimiz dedi ki: 'Ey Âişe! Ben, en çok Hatice'yi seviyorum. Seven; sevdiklerinin sevdiğini de sever."