“Sonuçta savaş dediğiniz şey anlamadığınız ne varsa odur.“ diye yazar Celine. Ve yarattığı kurgusal karakter ile kaybedişin kitabını yazar aslında. Kazanmak için tek bir adım bile atmayan ve hayatını olumluya çevirebileceği her eşikte adımını geriye çeken bir karakter. “Gerçek, bitmek bilmeyen bir can çekişmedir. Bu dünyanın gerçeği
Gecenin Sonuna Yolculuk kitabında, Molly Bardamu ile vedalaşırken şöyle söylüyor: "Daha şimdiden uzaklardasınız, Ferdinand."
Gecenin Sonuna Yolculuk
Gecenin Sonuna Yolculuk
Reklam
Louis-Ferdinand Céline ve Gecenin Sonuna Yolculuk
Gecenin Sonuna Yolculuk kitabı hem anlatımı hem de fikirleriyle Modern Edebiyat tarihinin en önemli eserlerinden biridir. 1932 Yılında yazılan eser yeraltı edebiyatı türüne ait ilk roman olarak bilinir. Kitaptaki ana karakter Ferdinand Bardamu aslında romanın yazarı Louis-Ferdinand Céline'le birçok benzerliği taşır. Kitap her ne kadar bir otobiyografi olmayıp roman olsa da birçok benzer öğeyi gözlemleriz. Kitap sokak ağzının ve argonun kullanılması o dönem için son derece sarsıcı bir üslup olup sonrasında gelen birçok yazarı da etkilemiştir. Fakat kitabın dili bir yana en çok fikirleri sonrasında gelen yazarları çokça etkilemiştir. En çok da Samuel Beckett'ı. Bardamu tam anlamıyla kaybeden bir karakterdir. Fakat buradaki kaybetme kavramı bilinçli olarak yapılan bir durumdur. Bardamu ne tam anlamıyla kadınlara sevebilen ne de kök salabilen biridir. O Afrika'nın sömürgelerinde de olsa ABD'de de çalışsa ya da Fransa'da doktorluk da yapsa, yani hangi ülkede olsa ve ne yaparsa yapsın tam bir kaybedendir. Zaten kitapta vurgulanan hiçlik kavramı fakat bütün bunlara rağmen yine de karakterin yaşama olan tutkusu birçok yazarı etkilemiştir. Yiğit Bener'in harikulade çevirisiyle bu eseri okumanızı ve kitapla yazara daha detaylı bir anlatım için aşağıdaki videomu izlemenizi tavsiye ediyorum. youtu.be/XqjsXa4Y2Xw
“Aşk da var, Bardamu!” der Arthur... ve Bardamu’nun ağzından yanıt verir Céline: “Arthur, aşk dediğin şey, sonsuzluğun kanişlerin ulaşabileceği bir düzeye çekilmesidir, benimse bir onurum var!”
Alıntı okumayı ve de paylaşmayı çok seviyorum. Ancak daha önce okuduğum bazı büyük eserlerin alıntılarını okuyunca o eserlerin nasıl da küçüldüğünü görüyorum. Dostoyevki'den bir alıntı hiçbir zaman Raskolnikov'un o vahşi eylemini yaptığı sırada aklından geçen düşünceleri izah edemiyor. Celine, Gecenin Sonuna Yolculuk'ta paragraflar halinde çıkarsamalar yapıyor ama bu o çıkarsamaları yaptığı yolda Bardamu'yu soktuğu durumlar çok daha ilgi çekici ve bilgelik dolu. Ya da Tolstoy nasıl başarıyorsa pek az aforizma ile çok önemli konuları çok bilgece ele alıyor. Kısacası aforizma bir kitabın özü olmaktan uzak ve hatta eserin içine iyi yedirilmemişse eserin değerini azaltan bir şey bana göre. Tabiki edebi eserler için konuşuyorum.