Engels, komünizmin proletaryanın özgürleşmesi koşullarının öğretisi olduğuna vurgu yapmıştır. Engels, komünizmin burjuvazi ile proletarya arasındaki ayrıklığın üstünde ve
ötesinde olduğunu, bütün sınıf karşıtlıklarını ortadan kaldırmak istediğini öne sürmüştür.
Ona göre, komünizm, sadece proletaryanın sorunu değildir. Çünkü komünizm, özünde
bir insanlık sorunudur.
Sonuç olarak, Engels, Batı uygarlığının tarihinin sınıf kavgasına dayandığını, bu kavgada her dönemde çoğunluğun ezildiğini, azınlığın refah içinde yaşadığını, Batı uygarlığının
çalışan sınıfların yoksullaşmasına ve büyük sefaletler içinde bulunmasına yol açtığını savunmuştur.
Engels, Batı uygarlığının ezilen sınıfların emeklerinin sömürüsü üzerinden yükseldiğini, proletaryanın sefaleti üzerine inşa edildiğini, onun köleliğe dayandığını, sömürgeci olduğunu ve parayı tanrılaştırdığını ileri sürmüştür.
Engels, emeğin tüm metaların değer ölçüsü olduğunu, bütün zenginliklerin insanın emeğinden meydan geldiğini,
Batı uygarlığında, özellikle de kapitalist toplum aşamasında insanların emeklerinin karşılığını alamadıklarını ve sürekli olarak sömürüldüklerini belirtmiştir. Hatta Engels, insanların "kendi emeği üzerine kurulu özel mülkiyetin, zorunlu
olarak, işçilerin mülksüzleştirilmeleri yönünde gelişmesi,
buna karşılık bütün zenginliklerin giderek işçi olmayanların elinde toplanmasından dolayı şaşakaldıklarını" vurgulamıştır.
Engels, Batı uygarlığının büyük bir sefalet ürettiğini belirtmiştir. Bu çerçevede, Engels, kapitalizmi bir kötülük olarak görmüştür.