Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.24
Bu Son Olsun ~ Alev Gürsoy Cimin
"İnsan her zaman bedenen ölmez ki, ruhu ölür, kalbi ölür, gözleri ölür... Ölür de ölür... Ama öldürenler bilmez. Çünkü onları da bir başkaları öldürür, bu bir döngü... Şu sokaktaki insanların hepsi yürüyor, geziyor, yiyor, içiyor, ama yaşıyor mu? Bir kısmı belki ama hepsi asla... Çünkü yaşayandan çok ruhen
20 yaşındaki Denise üniversitede edebiyat okur ve bir yandan da günün geri kalanını annesi ile babasının yarı kafe yarı bakkal olan işletmelerinde günlerini geçirir. Bu süreçte üniversitede hamile kalıp kürtaj olan Denise’nin otobiyografik şeklinde yazılmış hayatını anlatıyor kitap.Denise genç kızlıktan kadınlığa geçerken ailesi ve ailesinden
Kırk yaş sendromu dedikleri, aslında insanın bedenen ve zihnen yeni bir döneme geçiş yaptığında başlayan ve insanı genelde hazırlıksız yani bilgisiz yakaladığı için epey zorlayan bir durum. Oysa okullarda gençlere ergenlik ve sorunları anlatıldığı gibi anlatılabilir, ileride ise devletin yapabileceği özel kurslar bilgiler ve tavsiyeler tazelenebilir. Sonuçta burada bazılarını yani ufak bir azınlığı değil, her insanın az veya çok şiddetli bir şekilde başına gelecek olan bir ikinci değişim ve zamanından bahsediyoruz.
Kadınlar yine biraz şanslı, menopoz dönemi bilinen, konuşulan ve kadın doktorları vasıtasıyla çabuk yardım buldukları bir mesele. Ama erkeklerin bu dönemi daha çok "bunalım" adı altında halı altı yapılıyor sanki. Erkeklerin menopozuna andropoz denildiğini, sadece kadın doktorları olmadığını ve erkek doktorlarının da olduğunu ve onlara androlog denildiğini bu kitapta öğrendim, neredeyse 50 yaşımla.
Kitap çok akıcı, dili kolay, kısa ve net. Ufak bir aydınlanma yaşatıyor resmen. Sağlıklı ve aktif bir yaşam için verilen öneriler de var. Keyifle okudum ve tavsiye ederim.
Kitapla kalınız...
kötü başladı, toparladı, bozdu...
Kitabın ilk 40 - 50 sayfasını okuduğumda, 'işte yine başlıyoruz, yine bookstagram hesaplarının abarttığı ve benim asla sevmeyeceğim bir kitap' dedim kendi kendime. Hoş geldin yeni rs bebeeek... Hatta üç dört gün okumaya ara verdim, kitaba geri dönmek içimden gelmedi; ama ne zaman ki Dominic devreye girdi işler değişti. Dominic 4 puanlık
•Başka Bir Şey'le geldim size, bayıla bayıla okuduğum bu kitabı paylaşmak istedim.
•Aras ve kardeşi, annesini ve kız kardeşini kaybettikleri kaza da babalarını bedenen kaybetmeseler de ruhen kaybetmişlerdir. Babaları, karısının ve kızının ölümünden sonra kendini hayattan soyutlamıştır.
•Kitabımızdaki her şey bir rüyayla başlıyor. Rüyalara inanıp inanmamak asıl mesele. Aras, aynı rüyayı birkaç defa görmeden önce rüyalara inanmayan bir adamdır.
•Başta bir rüyanın peşinden koşmak anlamsız gelse de Aras'a; kalbinin sesini dinlemeye karar vererek koşar bir rüyanın peşinden. Gördüğü rüyayı başkasının görmesinden korkar Aras, bunu düşünür. Peki nedir bu, niye böyle düşündürür?
•Aşk... Bunların hepsi aşktır. Aşkın tanımı da şekli de sabit değildir. Kimi zaman bir gazoz kapağı, kimi zaman rüyadaki mor bir şemsiye, kimi zamansa gizli bir vakittir.
•Bayılarak okuyacağınız bir aşk kitabı bırakıyorum buraya. Ahmet Batman'ın o sade dili, akıcılığı, naifliği işleyecek yüreklerinize. Mutlaka okuyun, okutun. Kitapla kalın!
Adı: Aylin
Standart hayatlarımızı bir kenara bırakın, çok alımlı, çok becerikli, elini attığı işi beceren, sosyal ve bir şekilde herkesin başını döndüren ve ilgiyi üstüne çeken bir kadın hayal edin. Bir ölümle başlayan kitap yine ölümle bitiyor, rahatlıkla yazabiliyorum zira spoilerlık bir durum yok. Giritli Deli Mustafa Naili Paşa’dan beriye gelen nesil
647 syf.
5/10 puan verdi
Serinin ilk kitabı olan Dikenler ve Güller Sarayı’nda yaptığım incelemenin sonunda bu seriye devam etmeyeceğimi söylesem de sürekli önüme çıkan alıntılar, yorumlar ve editler beni serinin ikinci kitabına başlama isteğiyle dolup taştım. Kitabın devamıyla ilgili gördüğüm, denk geldiğim kısımlar sayesinde kurgunun gidişatından spoiler yediğimden
Bir kitaptaki ortam kendi sınıflandırmama göre şu üçünden biri olabilir; dünya dışı, dünya, gemi. Bunların kademeli olarak genişlediğini düşünebiliriz. En dışta dünya dışı vardır. Yazarının bir dünyalı olmasından dolayı dünya dışılık ne kadar zıt uçlara gidilmeye çalışılsa da tohumunu dünyadan almış olacaktır. Bu soydan gelme durumu dünya ve gemi için de geçerlidir. Yazarı işin içine karıştırmamalı tabii bu sefer. Kısacası gemi romanları dünyanın herhangi bir bölümünde geçmez, dünyaya göre daha merkezde bulunan bir katmanda yaşanır. Benim de bu romanlara ayrı bir zaafım bulunur. Keşke yazma işini beceren her insanın bu alt dünyaya ait tecrübesi olsa da orada geçen en az bir tane eser verse.
Bu okuduğum dördüncü Jack London kitabı. Birkaç konunun şimdiye kadar okuduğum kitapların birçoğunda ortak olması dikkatimi çekti. Bunlardan biri ilkel insanlığa dönüş mesela. Şimdilik olumlu ya da olumsuz bir yorum belirtemeyeceğim bu konuda ama bundan sonraki okumalarımda merceğim altında olacak. BAK İŞTE YİNE YAPMIŞ diye kendi kendimi galeyana getirmem pek olası.
Okuduklarını, üzerine düşündüğü dünya görüşlerini karakterlere yedirmede çok başarılı. Hatta öyle ki iyi bir kitap yazmak için bunun gerekli olduğu fikrini edinmeme neden olan üç beş yazardan birisi.
Kitabın sonu pek coşkulu bitti ama beni en çok etkileyen kısım şu oldu: Dumanın içine dalarken, "Kurt daha ölmedi," diye mırıldandım kendi kendime.
Birkaç gün boyunca aklımda ve dilimde dolanıp duracaktır büyük ihtimalle. KURT DAHA ÖLMEDİ!
202 syf.
8/10 puan verdi
Yakın tarihin önemli siyasi olaylarını hikayeleştiren Ayşe Kulin, iki kadının bir hapishane odasında bir gün boyunca sürdürdükleri diyaloglar tarzında kurguladığı bu romanında son yirmi beş yıla damgasını vuran toplumsal meseleleri tartışıyor.
Özellikle Kürt ve Türk tartışmalarının sebeplerine ve çözüm arayışlarına değiniyor. Tüm bunların yanında
