b

Bu taş taştır, aynı zamanda hayvandır, aynı zamanda Tanrı'dır, aynı zamanda Buddha'dır, ileride şu ya da bu nesneye dönüşeceği için ona saygı duyuyor, onu sayıyor değilim, çoktan ve her zaman şu ya da bu nesne olduğu için sevip sayıyorum onu.
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam
Zaman aşılır aşılmaz, zaman düşüncesi kafadan çıkarılır çıkarılmaz dünyadaki bütün güçlükler, bütün düşmanlıklar silinip gitmiyor mu, yenilgiye uğratılmıyor muydu?
Sayfa 108Kitabı okudu
"...beni sevmiyorsun, hiç kimseyi sevmiyorsun. Doğru değil mi?" "Olabilir," diye cevapladı Siddhartha yorgun. "Ben de senin gibiyim. Sen de sevmiyorsun, yoksa bir sanat olarak sevgiyle nasıl uğraşabilirsin? Bizim gibiler belki sevemez. Çocuk insanlar yapabilir bunu; bu, onların gizidir."

Reader Follow Recommendations

See All
"Peki ne var orada, güneşin batısında?" diye sordum. Yine başını salladı. "Bilmiyorum. Belki hiçbir şey. Veya bir şeyler. En azından sınırın güneyindekilerden farklı bir şey."
Sayfa 158Kitabı okudu
Belli bir süre geçtikten sonra, işler sertleşiyor. Kovanın içindeki çimento gibi. Ve artık geri dönemeyiz. Demek istediğin, senin içinde büyüdüğün çimento artık sertleşti, bu nedenle şu anki sen, başka biri olamazsın.
Reklam
Mutluyken de, sefilken de kaygılanmak için nedenlerimiz olacaktır
Geçmişini, ne zaman kesin bir plan yaptığını, ne kadar az gününün tasarladığın gibi geçtiğini, ne zaman yüzünün doğal haline büründüğünü, ne zaman zihninin huzursuz olmadığını, böylesine uzun bir ömürde ne başardığını, sen kendin ne kaybettiğini anlamazken, birçoklarının senin yaşamından ne kadar çok çaldığını, yersiz kederin, aptalca mutluluğun, açgözlü şehvetin, dalkavukça ilişkinin yaşamından ne kadar çok çaldığını, sende sana ait ne kadar az şey kaldığını yeniden düşün, göreceksin ki vaktinden önce ölüyorsun.
biz, birbirimiz olmaksızın öyle yollardan geçmiş, öyle çok şey görmüştük ki, artık aramızda hiçbir ortak zemin kalmamıştı.
Sayfa 242Kitabı okudu
Zeus ve Olympos'ta yaşayan akrabaları, o çağda yaşayan insanların zihinsel ürünüydü. Hiçbir zaman hakikati tümüyle kavrayamayacak olan türümüzün, korkularının, beklentilerinin, umutlarının üç bin yıl önce din biçiminde dışa vurumuydu. Aslında aynı süreç şu anda işliyor. Farklı dinler, farklı tanrılar, farklı ritüellerle. Hâlâ hakikati kavramaktan yoksun olan insan, hayat denilen bu olağanüstü mucizeyle başa çıkamayınca, kendine bir koruyucu istiyor, kaderini yazacak kudretli bir varlık, ona mutluluğu armağan edecek kutsal bir senarist. Yeryüzündeki en kıymetli olgunun hakikat olduğunu kavrayıncaya kadar da korkarım hep böyle devam edecek.
Sayfa 360Kitabı okudu
Ama korku bazen kör ediyor hem aklı hem yüreği. Kınadıklarımıza dönüştürüyor bizi, zorlu savaşlarda yendiklerimize, hayatımızı cehenneme çeviren seleflerimize.
Sayfa 206Kitabı okudu
Reklam
Türkiye'de faşistler de her zaman devletin yanında olduklarını söylerlermiş. Ne zaman hak arayan grevci işçilere saldırsalar yahut hükümetlerin baskıcı politikalarını protesto eden gençlerin mitingini bassalar, polisler geldiğinde hemen onların yanında yer alır, "Biz bozgunculara, vatan hainlerine karşı devletimizi, bayrağımızı savunuyoruz" derlermiş. Demek ki faşistin Almanı da Türkü de aynıydı. İnsani hiçbir değerleri yoktu. Devleti korumak için yapılan her türlü eylem mübahtı. Devlet ne yaparsa yapsın, o da mübahtı. Çünkü devlet kutsaldı. Devleti yönetecek olan führerlerini de bir tür tanrı olarak görüyorlardı. Kudretli, cesur, bilge ve acımasız bir tanrı.
Sayfa 136Kitabı okudu
İyi niyetlerle başlamıştım hayata. Bu niyetleri uygulamaya geçireceğim, diğer insanlara faydalı olabileceğim anın özlemini çekmiştim. Artık her şey un ufak olmuştu. Geçmişe doyum duygusuyla bakmamı sağlayan o iç dinginliği ve bunun vaat ettiği yeni umutlar yerine, vicdan azabı ve suçluluk hissi içindeydim şimdi. Bu da beni, hiçbir lisanın anlatamayacağı yoğunlukta işkenceler çektiğim bir cehenneme sürüklüyordu. Zihnimin bu hali, maruz kaldığı ilk şoktan sonra belki tamamen düzelmemiş olan sağlığımı bozuyordu. İnsan yüzü görmek istemiyordum; neşe ya da memnuniyet seslerinin tümü işkenceydi benim için. Yalnızlık tek avuntumdu...
Ama bilmiyordu ki vücudun ruha ihanet etmediği anlar pek azdır. Ne çok ister insan büyük kederlerin arından ölüp gitmeyi de, başaramaz. Ruh, başına kara bir hale takarak göğe yükselmek için çırpınır ama vücut dünyalıdır; yer, içer, yaşar.
Ha bugün olmuş ha yirmi yıl sonra, neticede ölen yine ben olacaktım. Bu noktada, akıl yürütmemde beni biraz huzursuz eden, yirmi yıl daha yaşamak fikrinin kalbimi dehşetli bir hop ettirmesiydi. Ama bu hissi bastırmak için tek yapabildiğim, yirmi yıl sonra yine o gun gelip çattığında, düşüncelerimin ne olacağını hayal etmekti.
Sayfa 102Kitabı okudu
157 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.