Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
:D
“İşte birazdan benimsin” diyor... Kendimi olaya veremiyorum, nedendir bilemem, aklım “Benimsin” sözüne takılıyor, ben de bir şeyler söylemeliyim, yaşamımın en önemli anı bu. “Ben zaten şimdiye dek de senindim” mi desem, “Hadi hayatım al beni” mi desem, “Evet ama artık sen de benimsin” mi desem, “Bir sevişme sonucu neden senin olacakmışım be adam” mı desem?
"Bulutlar zaten yıldızlara intihar ipi takmış ölüler." "Efendim?" "Bulutlar, ölü." "Nereden çıkardın bunu?" "Tavan benim. Ben karar verdim. Gün boyu ölü varlıkları tavanda sallanıyor işte.." "Peki.. Gri bulutlar?" "Ölürken pişman olanlar." "Yağmur?" "Ölürken pişman olan bulutların ağlaması.."
Reklam
"Aziz Bernard aşkın olmadığı yerde hayatın da olmayacağını söylerken haklıysa, ben zaten uzun zamandır bir ölüyüm."
Sayfa 109 - 110 Zeplin Kitap
Belki de sen şimdi kendini insan kalabalığı arasında sıradan biri sanırsın. Böylece kendi aleyhine karamsarlık suresini okuyup, kendi kendine “Ben ne zaman çağın ve zamanın biriciği, hakkın nuruyla desteklenmiş, şeytanın saptırmalarından kurtulmuş, anlatmış olduğun burhanın şartlarını yerine getirebilen biri olacağım? Öyle ise benim için mevcut durumla yetinmek, atalarımdan miras aldığım inanışa kanaat etmek, tehlikeli bir işe atılmaktan daha güvenlidir. Zaten uzak emele ulaşacağıma emin de değilim.” diye kuruntuya kapılabilirsin. Eğer böyle bir şey aklına gelmişse senin gibi birine söylenecek şudur: Sen tıpkı, zamanın hükümdarının makamını, onun elindeki güç, kuvvet, teçhizat, servet, yandaşlar ve bağlıları görüp emrinin daha sonra da onun hemen yerine getirilerek ona bağlı kalındığını gözlemleyen, ancak hükümdarın konumuna yükselmeyi veya onun derecesine yaklaşmayı çok uzak gören; bununla birlikte vezirlik veya yöneticilik rütbesine veya daha alt bir makama yükselme gücü de olduğu halde kendi kendine “Dünya hükümdarının makamı olan en yüce gaye ve en üstün zirveye ulaşmaktan aciz olduktan sonra benim için en doğru olanı, atalarımın mesleği olan çöpçülükle yetinmektir.” diyen insan gibisin.
Yüzdeki gülümseme, ah bilmeyene de söylenmez ama işte o her şeyi verip burada kalıştır, hem de kalmayı en istemeyenken. Ben de bir vakit oldu ki gülümseyen adam oldum. Daha ne olayım ki, tuhaftır, acaba böyle dimağım kopup bu sırf bana sırlanacağına kolum kopsaydı daha iyi mi olur, hem de paylaşılır, anlaşılır bir derdim mi olurdu diye çok düşündüm. Sonra kimden ne koptuğu belirsiz, sonsuz bir sakatlık ve gizlilikle hep bir arada yaşadığımızı düşünüp bu gizli çolaklıklarla ve aşikar sakarlıklarla zaten hep malûl olduğumu anladım da bunu bir şeye yaratamadım. Başkalarının perişanlığını görmek beni başkalarında olduğu gibi hayata ısındırmadı; hepi topu buymuş demek, soğan ekmeğe iştahlandırmadı. Toplu eza, görmezden gelmemi sağlamadı, ölüler ve ölenler hayata bağlamadı, balığın suda kayışı da, tavada yanışı da gayetle acıklı idi de ummanın buna ses çıkarmayışı niye idi?
Anladım artık beni sevmiyorsun. Sevdiğini sanmakla yanılmışım. Zaten çirkin bir adamım ben, sinirliyim, kıskancım, fazla hisliyim. Daima beni seveceğini düşünmemeliydim. Suçluyum. Kendimi sevgilerimin bencilliğinden kurtaramadım. Zayıf, bencil bir adamım öyleyse
Sayfa 131
Reklam
Zihnimin kakafonisini daha da etkisiz hale getirebil­mek için öğrendiklerimi sesli biçimde tekrarlıyorum: "Merkezimizden ya da bir başka deyişle gerçeğimizden kaydığımız zaman başvurulacak yol haritası: 1 ) Zihni izlemeye geç. Gerçeğin ve zihnin ayrılsın. Ok, bunu yaptık ve yapıyoruz. 2) Sorumluluk al. Gerçeğe odaklan: Ben sorumluyum. Ben bana hayırlı olmayan düşüncelere inandım. Ben .sorumluyum. Bu bölüm çok önemli. Sorumluluk alıp gerçeğe gelmezsen, he­men bayrağı ele geçirmezsen, zihin toksin düşünceleri salmaya aynen bıraktığı yerden devam ediyor. Ve sen de kazanmış olduğun avantajı kaybedip, o düşüncelerin etkisinde dengeni kaybediyorsun. Tek yap­man gereken öncelikle gerçeğe gelmek. Sorumluluk aldığında zaten gerçektesin. Çünkü gerçekte, neyi deneyimlemiş olursan ol, sorumlu sadece sensin."
Ters sırayla doğru işi yapmaya çalışırken aaron
Bu normal değil. Zaten her işimizin anormal geliştiğini hatırlatarak kendimi rahatlatıyorum. Burada da işlerin planlandığı gibi gitmeyeceğini öğrendiğimde çok şaşırmamalıydım. Hem, aslında bir planım yoktu ki. İdeal bir senaryoda, Ella'ya yüzükle evlenme teklif ederdim; yüzüğün zaten parmağında olması gerekirdi. Oysa şu anda düğünümüz başlamak üzere ve ben yüzüğü henüz ona vermedim.
Sayfa 187 - AaronKitabı okuyor
En büyük hatam insanlardan cümlelerimi bitirmelerini beklemekti. Hayatımın belli bir dönemine kadar hep böyle yaptım zaten. Gözlerinin içine baktım beni bilsinler diye. Kadınlardan bunu bekledim. Birisi gelip evet ben seni tanıyorum desin diye bekledim. Ve o kadına aşık olacaktım. Sırf bu sihirli gün için bir sürü diyalog hazırlamıştım kafamda. Ama sonra anladım ki böylesine insanlar yoktu. Olsalar bile kitap okumuyorlardı. Kimseyi tanımıyorlardı.
Dante'nin başına bir öpücük kondurdum. "Dante? Dante? Kalk." "Hiç kalkasım yok" diye fısıldadı. "Eve gitmek zorundayız." "Ben zaten evdeyim. Seninleyim." Bunu duyunca gülümsedim. Tam da Dante'lik bir laftı.
Sayfa 12 - Dex YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.