Çünkü o ne Marx'i bilir ne de Lenin’i görmüştür. Annesini de görmemiştir hiç. Umudu da olmamıştır. Güzel günler göreceğine dair bir hayali de. O gözlerini kapar ve karabasanlar görür. Annesinin kendisini doğurduğu ve kendisini öldürdüğü memleketi görür. Rüyasında dilleri çatallı sevgililer, metro istasyonlarının kıvrımlı derinliklerinde
Gerçek bir hayat hikâyesi olarak değil, gülüp geçtiğin basit romanlar gibi oku beni.
Bir iz kalsın ardımda, ama okunduğu anda unutulacak bir iz.
Unutulmayacak bir iz bırakan adamlardan değilim.
Belki kitapları bana verir diye her akşam mutlaka kaptan dayılara uğrayıp kitap okuyorum. Sabahın köründe gidiyorum. Benden bıksın ve "Al şu kitapları da git evinde oku!" desin diye değişik planlar yapıyorum. Bazen yüksek sesle okuyorum. Bazen yere yatarak okuyorum. Münasebetsiz zamanlarda gidip okuyorum. Onlara misafir geliyor mesela, ben de gidip salona oturuyorum, kitap okumaya başlıyorum. Hani belki rahatsız olur da beni evden kovar, kitapları da arkamdan atar diye bekliyorum ama yapmıyor. Aşırı sabırlı bir adam...
Nurşin'de bir müddet kaldıktan sonra Hizan'a döndü. Sonra medrese hayatını terkederek pederinin yanına geldi ve bahara kadar evde kaldı. O sırada şöyle bir rüya görür:
Kıyamet kopmuş, kâinat yeniden dirilmiş. Molla Said, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı nasıl ziyaret edebileceğini düşünür. Nihayet sırat köprü sünün başına gidip durmak
İçerde konuşulanları duyabilmek için kulağımı kapıya, anahtar deliğine dayadım. Bütün ayrıntılarıyla annemin bir sözü kulağımda. Annem, babama diyor ki:
- Oğlum yatılı okulda okuyor ya, onun için gözlerim açık ölmüyorum...
Oysa ben okuldan kaçmıştım, bir daha da okula dönmek olanağım yoktu. O denli çok zaman geçmişti ki, dönsem bi le artık beni okula bir daha almazlardı.
Benim okul kaçkını olduğumu ne annem, ne babam bili yordu. Annemi ölüm döşeğinde kandırmıştım; bu bana çok ağır geldi. Okuyabilmek, okula gidebilmek için çırpınmamın tek ve baş nedeni, işte kapı arkasından duyduğum, annemin bu son sözleridir. Kendimi anneme borçlu, sorumlu, yükümlü bulu yordum. Ne yapıp edip okumalıydım. Annem o sözleri söy lemeseydi, ben de o sözleri duymasaydım, bir daha hiç oku la gidemezdim, okuyamazdım.
Bir acemi oyuncu nasıl beceriksizse
Sahnede korkusundan donakalmış dururken
Nasıl fazla duyguya kapılınca bir kimse
Zayıflarsa yüreği gücünden kudururken,
Benim de bu korkuyla güvensizlikten işte
Sevgi törenindeki duam aklımdan çıkmış,
Sevgimin gücü beni paramparça etmiş de
Aşkın bütün yükünü omuzlarıma yıkmış.
Öyleyse kitaplarım söylesin güzel sözler,
Sussun dilli gönlümün dilsiz laf ebeleri,
Onlar sevgi dilenir ama bir çıkar bekler;
Gönlün sözü, bollukta hepsinden çok ileri.
Sessiz aşk ne yazmışsa onu oku ve öğren,
Aşkın ince aklıdır gözlerle duyup bilen.